Film Eleştirisi: Angel Heart

Film Eleştirisi: Angel Heart

Mutlaka seyredilmesi gereken filmler: Angel Heart – Şeytan Çıkmazı

1987 yapımı bu filmin yönetmeni Alan Parker. Aynı zamanda senaryosunu da o yazmış. Müzik Trevor Jones’a ait. Baş rollerdeyse Robert De Niro, Mickey Rourke, Lisa Bonet ve Charlotta Rampling.

Öykü,William Hjotsberg’in aynı adlı romanına dayanıyor.
Angel Heart, bence bir gizem filmi. Ama aynı zamanda korku ve gerilim türlerine de sokulabilir. 113 dakika boyunca koltuğunuza mıhlanmış bir vaziyette, sürekli zihninizi meşgul eden sorulara cevap arayarak izliyorsunuz filmi. Filmin müziği ise oldukça gizemli ve etkileyici.
Angel Heart Oyunculara gelince:
Robert De Niro gene harikalar yaratıyor. Üstad filmde fazla gözükmese de rolünün hakkını tam manasıyla veriyor. Onu izlemek başlı başına bir keyif.
Sinemanın en üstün yetenekli oyuncularından biri olan Mickey Rourke adeta oynadığı role bütünleşmiş. Oynanması hiç de kolay olmayan Dedektif Harold Angel karakterini ete kemiğe büründürüyor. Bence olağanüstü başarılı. Filmdeki her duruşu, ayrı ayrı fotoğraflanacak kadar derin bir estetiğe sahip.
Cosby ailesinden Lisa Bonet bu filmle ilk kez  genç bir kız olarak perdede görünüyor. Ve beklendiği gibi son derece başarılı.
Ünlü İngiliz oyuncu Charlotta Rampling‘in çıkardığı oyun da unutulacak gibi değil. O tedirgin ve mesafeli tavırları izleyenlerin aklından kolay kolay çıkmaz sanırım.
Ayrıntıların özenle işlendiği, her sahnenin neredeyse en kusursuz biçimde aktarıldığı bu filmde, 1950’li yılların sosyal ve politik dönem karakteristikleri de perdeye mükemmel yansıtılmış.
Angel Heart’ın Konusuna gelince…
Oykü, klasik bir polisiye biçiminde başlıyor.
Raymond Chandler ya da Dashiell Hammet’in romanlarından çıkıp gelmişe benzeyen özel bir dedektiftir Harold Angel. Newyork’ludur. Her zaman dağınık ve bir parça da pistir. Ofisinin de kendisinden farkı yoktur. Luis Cyfer adında zengin ama aynı zamanda gizemli bir adam, avukatı aracılığıyla onunla Harlem’de görüşür. Adam Harold’dan John Favorite isimli bir dostunu bulmasını ister.
John Favorite, eski ve ünlü bir müzisyendir. Savaşta ağır yaralanmış ve hafızasını kaybetmiştir. Luis Cyfer, onun on yıldan beri bir hastanede tedavi gördüğünü sanmaktadır. Ancak, yakın bir zaman önce hastaneye uğradığında, John Favorite’in orada olmadığını öğrenmiştir.
Harold, işin zorluklarını düşünerek işi reddeder önce. Fakat Bay Cyfer öyle bir ücret önerir kiş, hayır demesi imkansız olur.
Soruşturmaya ilk olarak hasteneden başlar. Orada, John Favorite’in yakın bir zamanda değil, yıllar önce hastaneden taburcu edildiğini öğrenir. Ancak kayıtlara göre Favorite hala hastanede kalıyor görünmektedir.
Harold, hastane kayıtlarını tahrif eden Dr. Fowler’ı bulur. Ondan, John Favorite’in hastanede fazla kalmadığını,  güneyli bir adamla kadının gelip onu götürdüklerini öğrenir. Bu kişiler, aynı zamanda onu hastaneye getiren kişilerdir. Doktor’a  25 bin dolar vermişler, ve John Favorite’i hastaneden ayrılmamış gibi göstermesini istemişlerdir. O da on yıldır bunu yapmıştır. İşin tuhafı, Doktor, John’un yüzünü hiç görmemiştir. Çünkü, adam  hastaneye yüzü sargılar içinde getirilmiş ve gene kısa bir süre sonra o şekilde götürülmüştür.
Dedektif Harold Angel, Favorite’in eski sevgililerini, orkestra arkadaşlarını teker teker bulur. Onlardan her seferinde bulmacanın bir parçasını öğrenir. Araştırması onu New Orleans’a kadar sürükler. Orada blues müziği, kanlı voodoo ayinleri ve bol bol yağmurdan başka, karanlık güçler de onu beklemektedir. Ve giderek işler rayından çıkar. Kontrol edilemez bir hale gelir. Kabuslar gerçeğe, gerçekler kabusa dönüşür.
Times Meydanı’ndaki asker kimdir? Durmadan dönüp duran vantilatörler, inip çıkan asansörler, kanla dolan çanaklar neyin simgesidir? Asla yüzünü göstermeyen rahip kimdir? Ve hepsinden önemli soru: Luis Cyfer adlı milyoner kimdir?
Film boyunca kafamızı dolduran bu soruların cevabı, finalde görkemli bir biçimde verilir. Filmde o ana kadar biriken enerji büyük bir şiddetle açığa çıkar ve patlar.
Gerilim, gizem ve dedektifin bir arada olduğu, bir polisiye film bu. Usta yönetmen Alan Parker’ın usta işi bir filmi. Bir başyapıt.
Mutlaka görülmeli.

Genco Sümer

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum