Annemin Öğretmediği Şarkılar 'ı Annemden Çalmak

Annemin Öğretmediği Şarkılar ‘ı Annemden Çalmak

Hani şu yitirilen yarin arandığı, bağlarında dolanılan şirin Anadolu kasabasında bir bayram sabahıydı. Dört nesil bir masa başına toplanmış, feyz alınacak bir anılar demetini dinlemekteydik. Bir ara, sohbete kısa bir mola vermek için, çıktığım üst katta karşılaştık onunla. Annem için gelmişti aslında. Kısa bir bakışma sonrasında hemen kaynaştık. Onu annemden çalmam şart olmuştu. İsmine kulak doygunluğum olsa da kelimelerine dokunmayı denememiştim daha önce.

O, bana “Annemin Öğretmediği Şarkılar” ı fısıldayarak, ona karşı ne denli acımasız davrandığımı kanıtladı.Dünyama hoşgeldin Selçuk ALTUN ve beni dünyana davet ettiğin için de teşekkürler…Selçuk ALTUN kimdir sorusunun cevabını internete kısa bir göz atma ile bulabilecek olan okuyucuya bu sefer kolaylık tanımayacağım. Lakin ben onu tek cümle ile özetlersem; insanda daha çok okumam gerek, bilmediğim ne çok şey var hissi uyandıran yazar, derim sanırım.

Annemin Öğretmediği Şarkılar kitabı aslında yazarın dördüncü kitabı. Ama merak etmeyin biri ile kucaklaştığınızda hemen diğerlerini toparlama kaygısına düşüyorsunuz. Yazar bu kitabında; modern zaman celladı bir kiralık katilin gün be gün bir filozofa dönüşümü ile aristokrat aileden gelen bunalımlı kahramanımızın dahi babasının katiline ulaşma çabasını harmanlıyor. Hikayeye İstanbul’un tarihi örgülerini mekan tutunca da yer yer bizi sarsıyor, adeta o sokaklara keşfe çağırıyor.

Bir polisiye olarak adlandıramayacak da olsak “Annemin Öğretmediği Şarkılar”; son sayfalara kadar sizi, cellat ile kahramanın karşılaşacağı ana hazırlıyor. Kiralık bir katilin iç hesaplaşmaları ile yoğrulmuş bir arayış öyküsünü Selçuk ALTUN bilgeliğine ve kültür birikimine bulayıp size sunuyor.

Yazarın bir kitabından diğerine her geçişinizde acaba siz de benim gibi;

“Bu adam kendini beğendirme kaygısını taşımadan, buyrun benden alabileceğinizi alın, lutfediyorum kibrini ne ustaca sergiliyor.” diyecek misiniz?

Selçuk ALTUN ‘un kelimelerine dokunurken parantezli kelime oyunları bakalım sizi de benim kadar etkileyecek mi?

Yakın zaman öyküleri olmalarına rağmen, yazarın günlük dilde gitgide daha az kullanılan kelimeleri seçmesi nedeni ile siz de benim gibi bir klasik okuyorum hissine kapılacak mısınız?

Ve bakalım siz de -yazarın dilimize kazandırdığı kelime ile- tüm variyetini kitaplara harcamak arzusunda bir “kitapçoksever” misiniz?

Yazar:

Funda Menekşe

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum