“Doc” ismiyle tanınan Larry Sportello, pek başarılı sayılamayacak bir dedektif. Bir gün, kendisini bir süre önce terk eden ve Doc’ın halen boş olmadığını anladığımız eski sevgilisi Shasta kapısını çalıveriyor ve ünlü emlak zengini Mickey Wolfmann’la yasak bir aşk yaşadığını söylüyor. Yine anlattığına göre Mickey’nin eşi Sloane’in de bir sevgilisi var ve Sloane ile sevgilisi Mickey’yi akıl hastanesine tıkmak için Shasta’dan yardım istiyor. Shasta, Mickey’nin akıl hastanesine kapatılmasını engellemek için Doc’tan savcılıkla iletişime geçmesini talep ediyor. Fakat Doc mevzunun içine girer girmez Mickey ve Sashta ortadan kayboluyorlar. Doc ise kendisini bir katil zanlısı olarak buluyor. Suçlamalardan biraz da polisteki bağlantıları sebebiyle kolay sıyrılan Doc, hem Mickey’ye uygulanan planın doğru olup olmadığını anlamak hem de eski sevgilisi Shasta’yı bulmak için olayı araştırmaya başlıyor.
Sansür iddiaları nedeniyle yarışma bölümleri iptal edilen 34. İstanbul Film Festivali seçkisinde de yer alan “Inherent Vice”ın 70’lerde geçen başarılı bir dönem filmi olduğunu söylemek mümkün. Uyuşturucu müptelası “çiçek çocuk” Hippiler, yozlaşmış, güce tapan, insan haklarını yok sayan polisler, filmin çoğu bölümünde kulağımıza çalınan dönemin hafif tempolu müzikleri, özgürlük mücadeleleri, kısıtlamaları, Richard Nixon’ın seçim kampanyası, Vietnam Savaşı, tüm bunlar bir şekilde kendisine yer buluyor. Aslında filmin özellikle Hippi’lere ve biraz da Hippi’lerin yaşam tarzına yakın durduğunu söylemekte fayda var. Olayları Doc’ın gözünden izlediğimizden ve Doc da her daim “kafası güzel” dolaştığından ekrana yansıyan da çoğu zaman bu dumanlı kafanın filtresinden geçenler oluyor. Karakterler Coen Kardeşler filmlerinden fırlamış gibi, keza gelişen olaylar da “ayık kafayla” anlaşılıp yorumlanabilecek cinsten değil sanki. Atmosfer yaratımında ve dönem çalışması olarak bakıldığında sıkıntı yaşamayan filmin içeriğine el attığımızda işin rengi biraz değişiyor.
Öncelikle, iki buçuk saatlik süresi boyunca düşük temposuna rağmen bir şekilde seyircinin dikkatini ekrana çekmeyi başarsa da filmin bir pik noktasına ne yazık ki rastlayamıyoruz. Senarist – yönetmenin en popüler filmlerinden “There Will Be Blood” da temposu düşük bir yapım olmakla birlikte hem unutulmaz sahneler barındırması, hem kapitalizm karşıtı sağlam mesajı, hem güçlü oyunculukları hem de göz kamaştırıcı patlama noktalarıyla parlıyordu. “Inherent Vice”ın ağır aksak ilerlemesinin bilinçli bir tercih olduğu kesin lakin isabetli bir tercih olmadığı aşikar. Bunun yanında düşük tempoyla ilerleyen film düğüm noktasında da bir eksen kayması yaşıyor. O bölüme kadar iki arada bir derede karşımıza çıkan bir karakter filmin kilit noktasına yerleşiveriyor. Doc, biz nasıl olduğunu anlamadan kendisini bir mücadeleye atıveriyor. Edebiyat uyarlaması olan film pek çok kişi tarafından eserin perdeye uyarlanmasının zorluğu hatırlatılarak övülse de filmin tam da bu noktada sınıfı geçtiğini net olarak söyleyemiyoruz.
Polisiye yönüne ise hiç girmeyelim. Bir cinayet vakası, bir kaybolma / kaçırılma gizemi, sürekli sözü edilen esrarengiz bir gemi, uyuşturucu bağımlıları, her şey o kadar iç içe giriyor ki esas noktayı çoğu kez ıskalıyoruz. İşin polisiye kısmının temel faktör olmadığını geç olmadan anlamakla birlikte, hikayenin içeriği karıştıkça polisiye kanadı iyiden iyiye zayıflıyor. Kitabı okumamakla birlikte görülüyor ki bu da uyarlama aşamasında senarist – yönetmen Paul Thomas Anderson’ın aşamadığı sorunlardan biri. Bu noktada yapıma en fazla polisiye soslu bir kara film örneği yakıştırması yapılabilir ki o sos da eser miktarda kullanılmış ne yazık ki.
Atilla Dorsay’ın “Sanki seyirciyle alay etmek için yapılmış. Büyük bir fiyasko.” dediği “Inherent Vice”ı Dorsay’ın bahsettiği kadar zayıf bulmasam da özel bir yere de konumlandıramadım açıkçası. Güçlü oyuncu kadrosu filme vakit ayırmak isteyenler için geçerli bir sebep olabilir.
Filmin oyuncu kadrosunda Joaquin Phoenix, Josh Brolin, Owen Wilson, Benicio Del Toro, Reese Witherspoon, Katherine Waterston, Eric Roberts, Maya Rudolph, Serena Scott Thomas ve Hong Chau isimleri yer alıyor. Yönetmen Paul Thomas Anderson aynı zamanda senaryoya da imza atmış.
Nuri Çınarlı
Yazar:
- Turgut Şişman, PolisiyeDurumlar.com ve Dedektifdergi.com sitelerinin kurucuları arasında yer aldı ve halen polisiyeseverlerin ilgi ile takip ettiği bu iki projede aktif olarak görev almaktadır. Çeşitli kitaplarda ve online platformlarda hikaye ve makaleleri yayınlanan Turgut Şişman, Polisiye Yazarlar Birliği üyesidir ve 2005 yılından bu yana İngiltere'de yaşamaktadır.
En Son Yazıları
- Polisiye edebiyat25 Mayıs 2024Arthur Conan Doyle Kimdir: Hayatı, Eserleri ve Sherlock Holmes
- Makale16 Mayıs 2024En tehlikeli burç hangi burçtur? Peki ya en zeki burç hangisidir? 2024
- Makale13 Mayıs 2024Psikopat Ne Demek? Özellikleri, Meslekleri ve En Psikopat Film Karakterleri
- Haber9 Haziran 2023ZEHİRLİ KALEM POLİSİYE ÖYKÜ YARIŞMASI BAŞLIYOR