Polisiye Okuyan Bir Kadını Bekleyen Tehlikeler

Polisiye Okuyan Bir Kadını Bekleyen Tehlikeler

Dünyada en büyük şanslardan biri, okumayı seven bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmek olmalı. O ilk adımlarını attığı günlerde bir kitaplığa tutunarak yerden kalkan bir çocuk, göz aşinalığı ile okumaya başlıyor sanırım. Ne şanslıyım ki çok okuyan bir anne-babanın çocuğuydum ben de.

Ortaokula yeni başladığım yıllarda, Henri Charriere- Kelebek, Orhan Kemal-Murtaza, Mario Puzo-Baba gibi kitapları, evdeki kitaplıklardan uzatan ve öneren bir baba ile derin bir yolculuğa adım atıp; tasavvuf, felsefe, kişisel gelişim, şiir kitapları ile yatağının etrafında kitaptan kale surları oluşturan ve hatmeden bir anneyi takip etmek elbette o yaşlar için zorlayıcı bir zevkti. Ama yaşattığı bağımlılığın yerini tutacak başka hobim de yoktu açıkcası. Polisiye kitaplara olan merakım ise özellikle yirmili yaşlarımın sonunda çocuk sahibi olmakla arttı sanırım. Artık küçük bir bebek ile sarmalanmış dünyamda kitap okumak, okuduğumu tartmak, tarttıklarımı not almak için ayırabildiğim zaman git gide öyle azaldı ki yok denilecek seviyeye gelmeye başladı.O zaman farkettim ki kaptırıp gittiğim polisiye romanlar tam da benim için,şartlarım için biçilmiş kaftandı. Ancak bu kaftanı bir kere giydin mi öyle bir bağlanıyormuşsun ki çıkarmak istemiyormuşsun. Diğer tarzlara sırt çevirmesen de hiç birinde o kaftanda bulduğun rahatlığı da bulamıyormuş, polisiye, gerilim, macera ile o hızlı dünyaların tutkunu oluyormuşsun.

Şimdi gelelim polisiye okuru bir kadını bekleyen tehlikelere de yazının başlığının hakkını vermeye başlayalım.

Öncelikle polisiye okuru bir kadın sorgulamaktan vazgeçemiyor. Yani bu kadını kandırmak ya da daha yapıcı olayım, bir şeye hemen inandırmak kolay değildir. O kadın; kendine söyleneni tartar, biçer, o cümlenin geçmişini sorgular, söyleyenin mimiklerini inceler, en ufak yalanı bile anında tespit eder.

O kadın, dedikodu yapmaz ama dedikoduları ayrı ayrı ağızlardan gülümseyerek dinler çünkü içinde olan, olayın iç yüzünü öğrenmek isteğini bastırması çok zordur.

O kadın, aşık olunması kolay ama aşık olması zor olan kadındır. Gizemle içiçe yaşayan kadın için ulaşılmazı oynamak ya da gizemli olmak çok kolaydır. Gelgelelim zeki, gizemli, maceraperest aynı zamanda yakışıklı roman kahramanlarından sonra sıradan bir erkek nasıl etkileyebilir ki böyle bir kadını?

İyi bir polisiye okuru olan kadın; dinlemeyi çok iyi bilir, konuşturmayı da çünkü içinde dinleyen Hercule Poirot ile konuşturan Bayan Marple’ın bir karışımını barındırmaya başlamıştır. O yüzden de kendini etrafında dönen olayların merkezinde bulması da kaçınılmazdır.

En saf, temiz yürekli arkadaşlarının bile sırları olabileceğinden şüphecidir. Güvenmesi ne kadar zordur o kadının. Güvenini kazanabilenler ise ne şanslı!

Bu kadın ne de detaycı olur. Cümlelerin alt anlamlarına takılır, eşyaların düzenine takılır, yaptığı işin küçük ayrıntılarına takılır. Detaylara çok dalarsa bütünü kaçıracağını bilir de detay-bütün bağlantıları ile boğuşup,yorulur.

Hele ki böyle bir kadın için ya da onunla çalışmak zorundaysanız vay halinize, işinizi iyi yapıp yapmadığınızla ilgili delilleri öyle dikkatle toplar ki, kendinizi yetersiz hissetmenize neden olabilir, çünkü o mükemmelliyetçidir.

Eğer bir gün anne olursa, aşk romanlarındaki pembe dünyayı değil de cinayetlerin kırmızılığını tercih eden bu kadın, çok ağır bir yükün altına girmiş olur. Polisiyelerde tanıştığı o katillerin acımasızlığı ile gerçek dünyada karşılaşmasından korktuğu bir evladı vardır artık. Zaten anne olmanın korumacılığına sahip olan kadın, gerçek hayatta bir senariste dönüşerek, evladının üzerinde felaket senaryoları yazabilir. Hatta bu senarist yanını en olmadık zaman ve mekanlarda sevmediği insanlar üzerinde kurduğu olmadık hayaller ile de gösterebilir.

Hayatı da bir macera olarak görmeye başlayan kadın için en büyük tehlike ise rutin bir hayatın getireceği mutsuzluk hissidir. Sürekli gizem, aksiyon, çeşit çeşit macera beklerken; işe gidip gelmek, ev işleri, eş gönüllemeleri, çocuk bakımı gibi misyonlar ne ağırdır o kadına. Oysa hayat aslında bir macera değil bir rutindir.

Bu yazıdan çıkarılacak sonuç ise; asla “Aman ha polisiye okumayın bayanlar! ” değil tabi ki. Sadece dikkatli olun. Okuyun ama hayattan kopmadan,gerçeklerden uzaklaşmadan,tadını çıkararak ve son sayfaya geldiğinizde o dünyayı kapağın ardında bırakarak okuyun. Polisyenin sizi zekileştireceğinin bilincinde olarak ama çevrenizdeki herkesin de gri hücrelerinize gereksinim duymanıza neden olmayacağını bilerek okuyun.

Gerçek dünyanızın katili olmadan okuyun… Funda Menekşe

Yazar:

Funda Menekşe

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum