Bir Kuşağın Sherlock Algısını Değiştiren Dizi
“Sherlock Holmes, taksiye el kaldırdı. İngiltere’nin yağmurlu sabahında taksi bulması büyük bir şanstı. Cep telefonunun mesaj kutusuna düşen adresi taksi şoförüne söylerken, hareket etmeye başlamış olan taksinin camına vuruldu. Watson elindeki laptopu heyecanla sallıyor, bloğuna gelen bir mesajı Sherlock’ a göstermeye çalışıyordu…”
Böyle başlayan bir Sherlock romanı ne kadar ilginç gelirdi değil mi? Gülerdik belki de. Ama bunları bir dizi olarak izlemek hiç de garip gelmedi. BBC’nin 2010 yılında başlayan ve 2017 yılında, 4. Sezonuyla sezon finali yaptığını açıklayan ancak 5. Sezonu gelmeyen Sherlock dizisinden bahsediyorum.
Sherlock, Mark Gatiss tarafından televizyon için geliştirilen, efsanenin yazarı Sir Arthur Conan Doyle‘ın romanına dayalı dizi bir görsel ziyafetti. Steven Moffat ismine “Coupling” dizisi ile duyduğum hayranlık, Sherlock’un senaryosunun altındaki imzasını görmemle bir kere daha arttı. En azı 90 dakikalık bölümler film tadında olduğundan sezon aralarının uzunluğu kabul edilebilir bir durumdu. Ama beşinci sezon için göz kırpan onlarca açıklamanın sonucunu göremedik. “Çekimlere başlayabiliriz” açıklamaları birbirini kovalarken her oyuncu yeni dizilerin ya da filmlerin çekimlerine başladı ama aynı yörüngede dizilemeyen gezegenler gibi bir türlü Sherlock çekimlerinde buluşamadılar.
SHERLOCK Dizisini Bu Kadar Yolu Gözlenir Yapan Neydi?
Alışılagelmiş Sherlock uyarlamalarından farkı, dizinin 2000’lerde geçiyor olmasıydı elbette. Yani Sherlock İngiltere sokaklarında gezerken rastlayacağınızı düşündüğünüz bir karaktere bürünüyordu dizide. Yine keman çalıyor, koltuğunda geriye yaslanarak yine piposunu tüttürüyor, siyah paltosunun eteklerini savurarak, elleri arkasında bağlı gezmekten de geri durmuyor ve zihninin derinliklerinde gezebilmek için bağımlılığını yine bizlere gösteriyordu. O meşhur şapkasıyla tanınıyordu yine.
Başrol oyuncusu Benedict Cumberbatch‘ ı, ilk bakışta bu nasıl Sherlock diye yadırgadığımı itiraf edebilirim. Kıvırcık saçları ile öyle toy bir görünüşü vardı ki romanlarda zihnimde canlanan ya da önceki dizilerde bize sunulan Sherlock’a hiç uyduramamıştım. Ancak bölümler ilerledikçe fark ettim ki rolle bütünleşmiş, Robert Downey Jr., Matthew Frewer, Jeremy Brett gibi usta isimlerin yerine, artık zihnimdeki tek Sherlock; Benedict Cumberbatch olmayı başarabilmişti.
Sherlock‘un dostu, yardımcısı, maceralarının yazarı Dr. John Watson‘ı canlandıran Martin Freeman için ise söyleyebileceğim tek şey; bu rol için biçilmiş kaftan olduğudur. Jude Law gibi bir rakibe karşın benim için tek geçilecek Watson; Martin Freeman’dır. Mimikleri ile harikalar yaratan oyuncunun o şaşkın, yer yer muzip ifadeleri, ünlü dedektifimizin tipik çıkarımları karşısında ağzı açık kalışı, kendince Sherlock‘a karşı dik durma çabaları diziye yadsınamaz bir tat katıyor.
221B Baker Street adresine sadakatte kusur yok, ancak hani şu antikalarla süslü, geniş merdivenli, kadife perdeli ev ortamı hayalinize bir ara verin. Çünkü mutsuz anlarında kendini attığı eski kanepesi, Watson’la karşılıklı oturup mütalaa yaptıkları koltuklar haricinde pek de bir ayrıntı yok bu adreste. Elbette ki 221B’nin en önemli öğesi Bayan Hudson tüm meraklılığı ve ince zekasıyla karşınızda olmaya devam ediyor.
Dizi de en beğendiğim detaylardan ilki; Sherlock tespitler yaparken yanda beliren yazılar, ağır çekimde beliren düşünsel görüntüler, teknolojik nimetlerin yansımaları ki bu geçişler diziyi bambaşka bir boyuta taşıyor. İngiliz aksanı diziye sanki ayrı bir kalite ekliyor. Diğer bir detay, günümüze uyarlama sayesinde hani şu İngiltere ile özleştirdiğimiz; siyah taksiler, kırmızı iki katlı otobüsler sahnelerde sağımızdan solumuzdan akıp giderken bir Londra gezisi yapıyormuşuz hissi. Sigaranın yerini alan nikotin bandı, GPS, Watson’un maceraları bir blogda yazıyor olması, Irene Adler ile olan cep telefonunda mesajlaşma detayları ise sanki Sherlock’ ta hep bunlar vardı diye düşündürecek kadar doğal. Adler demişken, bakalım Lara Pulver sizi de bu roldeki performansı ile benim kadar etkileyebilecek mi?
Son olarak ezeli düşman James Moriarty, şimdiye kadar gelmiş geçmiş en genç Moriarty olmalı. Ancak Moffat, size öyle güzel bir sunum yapıyor ki bu kadar genç Sherlock için böyle bir rakip yeğdir dedirtiyor.
Modern Efsane Geri Dönecek mi?
Dizi yayınlandığı dönemde öyle yoğun bir ilgiyle karşılandı ki beklentiler arşa ulaştı. Her bölümün ardından hem beğeni hem yergi mesajları gelmeye başladı. Üst düzey bir işin istikrarlı bir kaliteyi sunmasından bile rahatsız olan kitle hep daha fazlasını talep etti. Son sezonun aldığı hak etmediğinden ağır eleştiriler oyuncular üzerinde olumsuz bir etki oluşturdu. Özellikle Martin Freeman diziyi çekmenin eskisi kadar eğlenceli olmadığını dile getirdiği röportajlar verdi. Kendini Dr. Strange olarak Marvel alemine transfer eden Benedict Cumberbatch “Yeniden Sherlock oynamadan ölmek istemem,” diyerek yeni sezona göz kırpmış olsa da geçen beş yıl seyircinin umudunu kırıyor.
Telefonu dizinin Hans Zimmer tarafından bestelenen giriş müziği ile çalan biri olarak keşke dizi hafızamı sildirebilsem diyorum. Henüz bu diziyi izlemeyenler varsa çok şanslılar. Çünkü başladıkları anda bırakamayacakları bir macera onları bekliyor.
Yazar:
En Son Yazıları
- Polisiye Dizi19 Nisan 2022Sherlock
- Polisiye Kitap Tanıtım22 Mart 2020FİRİŞTEGÂN’IN ARDINDAN
- Polisiye Kitap Tanıtım26 Şubat 2019POLİSİYE KİTAP AİLE SIRRI ÜZERİNE
- Polisiye edebiyat3 Şubat 2017Simirna Kızılı