Funda Menekşe'yle Röportaj 2

Funda Menekşe’yle Röportaj

Funda Menekşe'yle Röportaj 4Polisiye Durumlar: Merhaba Funda Hanım. Çeşitli polisiye öykülerden oluşan son kitabınız “Korona Günlerinde Cinayet”in yazılma ve yayınlanma serüveninden kısaca söz eder misiniz?

Merhaba, yazılma kısmı için maceraydı diyemiyorum ama yayınlanma süreci maceralı oluyor. “Korona Günlerinde Cinayet” adını içindeki bir öyküden alan bir kitap oldu. O öykü tam Covid-19 pandemisinin kapanma günlerinde olduğumuz, ilk şoku yaşadığımız günlerde yazılmıştı. Kitapta yer alan öykülerin çoğunluğu daha önce Dedektif Dergi için yazmış olduğum suç öyküleri aslında. Kitapta daha önce bir yerde yayınlanmamış üç öykü daha bulunuyor.

Yayınlanma kısmına gelirsek, işte bu tam bir serüvendi. Gencoy Sümer Bey’in onayından geçen dosya, Emel Aslan’ın editörlüğü ile son şeklini alana kadar epey titiz bir kontrolden geçti. Bu süreçte pandeminin etkilerini hissettiğimiz, hastalıklar sebebiyle duraksamalar da yaşadığımız için dosyanın teslimi ile yayınlanması arasında altı ay gibi bir süre geçti. Bir an önce eserini elinde tutmak için sabırsızlanan bir yazarsanız, aslında bekleyiş için makul olan bu süre asır gibi uzun olabiliyor.

Kitap, Covid-19 salgınında hayatını kaybeden tüm insanlara ithaf edildi. Yayınlanması sonrasında dağıtım sıkıntıları yaşandı. Okur kitabıma ulaşamadı önce. Şimdi ise okurla pek sıkı fıkı oldu öykülerim. Aklımdaki doğruya ve mükemmele ulaşmak için önümde uzun bir yol var, biliyorum. Ancak okurlardan ziyadesiyle olumlu dönüşler alıyor, çok mutlu oluyorum.

 

Polisiye Durumlar: “Korona Günlerinde Cinayet”in konusu nedir? Bundan da biraz bahsetmenizi rica etsek?

Kitap öykülerden oluştuğu için konusu şudur demek zor. Ancak belirttiğim gibi çoğunluğu suç öyküleri. Bir kısmı da okuru tam anlamıyla tatmin edeceğine inandığım klasik polisiye öyküler. Öykülerimi takip eden okurların hatırlayacağı Zafer Başkomiser ve Hüseyin öykülerine de yer verdiğim kitapta, arka planda bu iki daimî karakterimin hayatlarında meydana gelen değişimlere de değindim. Okurlardan bu konuda dönütler almak, özellikle Zafer için sunulan iyi dilekleri okumak beni çok mutlu etti. Bazen öykülerde fazla detaya yer verdiğim için kendime kızıyor, sadeleşmeye gitmem gerektiğini düşünüyordum. Meğer o detayları takip etmeyi sevenler de varmış. Duvarda asılı, patlaması zorunlu görülen silaha inat, cinayetlerle alakası olmayan sıcak poğaçalar da okura dokunabiliyormuş.

 

Polisiye Durumlar: Öykülerinizin belli başlı karakterlerini okurlarımıza biraz tanıtır mısınız? Onları yaratırken gerçek ya da kurgusal karakterlerden esinlendiğiniz oldu mu?

Şimdiye kadar çıkan iki öykü kitabımda yer alan öykülerde devamlılığı olan sadece iki ana karakterim var. Başkomiser Zafer ve yardımcısı Hüseyin.

Ben öyküleri yazarken kullandığım isimleri çoğunlukla gerçek hayatta çevremde olan insanlardan alırım. Kişilik yapıları uymasa da arkadaşlarım isimlerini kullanmamdan mutluluk duyuyorlar. Zafer ve Hüseyin devamlılığı olacağını düşündüğüm karakterler değildi. ‘Bizim adımız ne zaman bir öyküde geçecek?’ diye soran öğretmen arkadaşlara jest olsun diye konulmuş isimlerdi. Karşımıza ilk çıktıkları öykü “Cerrahın Ölümü” adlı öyküydü. İlk öykü kitabımda da yer verdiğim bu öykü Dedektif’te yayınlandığında o kadar beğenildi ki bu durum karakterlerin ömrünün uzamasına neden oldu. Hatta öykülerin çoğunun Bursa’da geçmesinin sebebi de budur. İki polisi aynı anda başka ile tayin ettirmek zor olacaktı, Bursa’da kalakaldık.

Diğer karakterler gelip geçici isimler aslında. Bir öyküde doğdular, o öyküyle ömürlerini tamamladılar. Gerçi arada bir öykülerde açık kapı bırakmayı seviyorum. Katil kayıplara karışabiliyor. Belki bir gün bir yerde yeniden hayatıma girerler, kim bilir?

Esinlenmeye gelince; iyi ki öykülerimde kurduğum dünyalara benzer bir dünyam yok. Sakin, kendi hâlimde yaşayıp gidiyorum. Bir cellatla ya da bir hamam katiliyle karşılaşmayı istemem. Henüz karşıma geçip de “Burada beni mi yazdın?” diye soran arkadaşım da olmadı.

 

Funda Menekşe'yle Röportaj 5Polisiye Durumlar: Kitabınızı kimlerin okumasını tavsiye edersiniz? “Korona Günlerinde Cinayet” kimlere hitap ediyor?

Polisiye okumayı seven herkese kesinlikle önerebilirim. Bununla birlikte dil ve üslup bakımından on beş yaş ve üzeri herkesin rahatlıkla okuyabileceği öyküler olduğunu düşünüyorum. Hele hele gizemden hoşlananlara, sosyal olaylara duyarlı olanlara hitap edeceğinden eminim.

 

Polisiye Durumlar: Kitabınızdaki öyküleri yazmaya sizi yönelten ne oldu? Ele aldığınız konuların gerçek hayatta bir karşılığı var mı yoksa tamamen sizin hayalinizden çıkan bir kurgu mu söz konusu?

Öyküler tamamen benim kurgularım ancak gerçek hayatta karşılık bulurlar mı; evet bulurlar, çünkü gerçek hayattan besleniyorlar. Her an çevremizde duyabileceğimiz, gazetelerde okuyabileceğimiz ya da öğle kuşağı programlarında karşımıza çıkabilecek olaylara dair kurgular bunlar. Fantastik ögelere yer vermiyorum ya da gerçeküstülüğe.

Bazen bir şarkı sözünden, bazen bir görüntüden, hatta bir şiir dizesinden yola düşebiliyor; kendimi o hayal dünyamın sokaklarında kahramanlarımla kol kola gezerken bulabiliyorum. Hatta en sevdiğim öykülerim de bir çırpıda yazabildiğim, kahramanıyla yekvücut hissedebildiklerimdir. Öyle ki, öykü bitip de o kahramanları sayfada bıraktığımda yalnız hissedebiliyorum ya da ağlamaklı. Yabani Dergi’nin polisiye özel sayısında çizgiye dökülmüş versiyonu yer alan Bezelye Çocuk’u yazdığımda yirmi bir yıllık bir öğretmen olan tarafım, “Keşke bu çocuğun karşısına iyi bir öğretmen çıksaydı,” diye düşündü. Benim için Hasan gerçekten yaşıyor gibiydi, beynimin ürünü de olsa onun için çok üzülmüştüm.

 

Polisiye Durumlar: Sizce polisiye nedir? Polisiyenin olmazsa olmazları, kuralları var mıdır?

Herkesin bildiği üzere, SS. Van Dine, 1928 tarihli bir makalede polisiye yazmak için yirmi altın kuraldan bahsediyor. Bunlar bir çeşit temel kurallar gibi. Genellikle yazar da okur da bu genel kurallara dikkat ediyor. Katil uşak çıkmasın, diyoruz yani.

Polisiyenin suç ve muamma içermesi gerektiğini söylüyoruz. Ancak günümüzde denk geldiğim pek çok öykü suçu içeriyor ancak muamma yönünden biraz zayıf kalıyor. Kendi yazdıklarımı bile buna dahil ediyorum. Bunun asıl sebebi 1928 yılında olmamamız sanırım. Bugünün şartlarında muammayı kurmak, kurgulamak, okura son dakikaya kadar gizemi yüksek tutarak sunmak o kadar zor ki. İyi bir polisiye okuru daha ilk sayfalarda sizi tartıp biçmeye başlıyor, sorularını sıralıyor: Güvenlik kamerası yok muydu? DNA örneğine ulaşılabilecek bir iz bırakmamış mı? Yollarda MOBESE var, nasıl yakalanmamış? Polis nasıl böyle elini kolunu sallayarak geziyor, bu işin bir prosedürü yok mu? Savcı gelmeden olmaz ki! Bizim ülkede adli tabip olay yerine gidiyor mudur?

Dönem polisiyesi yazanlar ya da gerilim-macera türüne kayanlar bu açıdan daha şanslı sanırım. Ancak soruşturma yürütülen bir dedektif romanı yazıyorsanız suçla mücadele birimlerini, soruşturma işleyişini de iyi araştırmak, öğrenmek gerekiyor.  Bence en önemli kural kurgunuzu gerçeklikten uzaklaştırmamanız ve okuru tatmin edecek kurgular yaratmak için gayret göstermeniz.

 

Polisiye Durumlar: Ülkemiz polisiyesinin yabancı polisiyeler kadar ilgi görmemesinin sebepleri sizce nedir?

Öncelikle bizlere sinema-dizi sektörüyle empoze edilmiş bir polisiye algısı var. Çoğunluğu belli bir matematik formülüyle yazılmış senaryolar. Sanırsınız ki yurt dışında, sokaklarda seri katiller cirit atıyor, her yer atletik dedektiflerle dolu, uçan kuşun kanadındaki toz zerresi cesedin üstüne düşse kriminal laboratuvarlarda yapılan testlerle o kuş bulunuyor, suç çeteleri arasındaki savaşlar dinmiyor. Belki de oluyordur tüm bunlar. Adamlar bize böyle aklımızın almadığı dünyaların kapılarını açtılar, bizleri bu kurguların içine çektiler, alıştırdılar. Hatta dizilerle seri katilleri bile sevdirdiler bize. Beklenti oluşturdular.

Beklentiye cevap verip tüm bunları bir de bizde yazdığınızı düşünün… Kapalı kutu gibi olan, teşkilat sisteminin işleyişine bile zor ulaştığınız kurumların size açabileceği davaları geçtim, bu tarz olayları dizilerde izleyip kitaplarda okuyan, neden bizde yazılmıyor diyen aynı insanlar sizi özentilikle suçlayacaktır. Kalemdaşlarınız bile sizinle alay etmeye kalkabilirler. İşleyişi az çok bilen okurlar, bizdeki dedektiflerin yabancı mevkidaşlarına özenerek (ki bizde dedektif de yok) “Tutuklayın şu adamı,” cümlelerine karşın polisin böyle bir yetkisi olmadığı hususunda bas bas bağırıyorlar. Tuhaf bir çıkmaz. Bizden beklenilen hem onlar gibi yazmamız hem de bunu bizim ülkemiz şartlarına uydurmamız.

Bizde iyi kurgular yazılmıyor mu? Daha yumuşatılmış hâlleriyle gayet güzel kitaplar yazılıyor aslında. Çok çok iyi yazarlarımız var ama tanınmıyorlar. Çünkü bizim bir de tanıtım ayağında yaşadığımız sıkıntılar var. İsminizi sağa sola para saçmadan duyurmanız çok zor, neredeyse imkânsız. Türkiye’de yazar camiasındaki beş-on isimden biri değilseniz reklam panosunda kitabınızı görmenin hayalini bile kuramazsınız. Her kurumda olduğu gibi ahbaplıklarınız da olmalı. Medyada tanıdık isimler… Mümkünse İstanbul’da yaşamalı, her organizasyona katılacak kadar da hür olmalısınız. Bağlantılar kurabilmelisiniz ki yeni çıkan kitabınız bazı dergilerde, gazete eklerinde yer alabilsin. Televizyon programlarına davet edilebilesiniz.

Bir de şans faktörü var. Çünkü bir videosu hasbelkader viral olan insanların birden meşhur olabildiği bir ülkede, hatta dünyada yaşıyoruz. Sonra bir bakmışsınız ki bu iki kelamı bir araya getirmekte zorlanan sosyal medya ünlüleri kitap çıkarıyorlar ve yılların araştırmacısı isimlerin, kendi kütüphanesini oluşturmuş duayenlerin yazdıklarından daha çok satıyorlar.

 

Polisiye Durumlar: Son zamanlarda okuduğunuz ve izlediğiniz polisiyelerden hangilerini okurlarımıza da tavsiye edersiniz?

Şu an Alper Canıgüz’den Kıyamet Park’ı okuyorum. Bu kalemin kesinlikle hayranıyım. 2021’de epey yerli polisiye kitap okudum. Kapanışı Çağatay Yaşmut’un Felsefe Cinayetleri kitabıyla yaptım. Kahramanı Galip’teki değişimi beğendiğimi söyleyebilirim. Önceki kitaplarda beni biraz kızdıran bir kahramandı. Öykü kitaplarından Yeşim Yörük- Kelimelerin Efendisi, Reha Avkıran- İnsanlık Hâli, Armağan Tunaboylu- Cinai Tuhaflıklar, Gencoy Sümer- Bir Ölüm Kalım Meselesi kesinlikle geçtiğimiz yılın en beğendiğim kitaplarından oldular.  Ayfer Kafkas’ın Osmanlı polisiyesi serisini de çok beğendim. Bence devamı gelmeli.

İngiliz dizilerini çok seviyorum, özellikle polisiyede çok başarılı buluyorum. Çok yakın zaman olacak ama bugün Stay Close dizisini tamamladım. Vakit geçirmek için güzel bir Harlan Coben uyarlamasıydı. Cast biraz zayıftı ancak gizem güzeldi. Dönem dizilerini çok seviyorum. Grantchester dizisini özellikle ilk sezonuyla beğenmiştim. Endeavour vazgeçilmezlerimden.  Dexter’ın dönüşünü kutlayanlardanım. İspanyol sinemasından Görünmeyen Misafir ilk aklıma gelenlerden oldu. Çok önceleri izlediğim Olağan Şüpheliler filmini yakında bir kere daha izledim, özlemişim. İzlediğim filmlerin kurgularını asla unutmamak ama adlarını ertesi güne unutmak gibi bir de lanetim var. Hayranımdır isim, tarih hafızası güçlü insanlara. Ben olayları unutmam ama isimler… Pardon sizin adınız neydi?

 

Polisiye Durumlar: Yakın gelecekte yeni bir kitap ya da polisiye üzerine başka bir tasarımınız var mı?

Bu aralar duraksama dönemine girmiş gibiyim. İkinci romanımı yazıyorum, umarım bu yılın içinde tamamlanmış olur. Bir kurgu daha var, aklımda yazılıp bitti ancak hâlâ bir kelimesi bile sayfayla buluşmadı. Bir gayret gelirse her şey olur ancak sanırım pandemi döneminin izlerini henüz silebilmiş değilim. Bir de güncel olayları takip ederken ruh hâlim çok etkileniyor. Empati kuruyorum insanlarla, bu da beni durgunlaştırıyor, isteksizleştiriyor. Battaniyeyi alıp bir köşeye çekilip kurgulara sığınmak, okumak, okumak ve daha çok okumak ya da sezon sezon dizi izlemek isteğiyle doluyorum. Üretmek yerine tüketmek oluyor bu da.

Belki de bir itici güce ihtiyacım vardır, ne dersiniz?

Yazar:

Turgut Şişman
Turgut Şişman
Turgut Şişman, PolisiyeDurumlar.com ve Dedektifdergi.com sitelerinin kurucuları arasında yer aldı ve halen polisiyeseverlerin ilgi ile takip ettiği bu iki projede aktif olarak görev almaktadır. Çeşitli kitaplarda ve online platformlarda hikaye ve makaleleri yayınlanan Turgut Şişman, Polisiye Yazarlar Birliği üyesidir ve 2005 yılından bu yana İngiltere'de yaşamaktadır.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum