Agatha Christie İstanbul Türkiye anahtar

Agatha Christie Ve İstanbul

Agatha Christie‘nin ünlü Şark Ekspresinde Cinayet romanının başlangıç bölümleri İstanbul’da geçer. 1930’lu yıllarda, henüz Suriye’nin Fransız mandası olduğu devirde, Şam’da önemli bir görevi başarı ile tamamlayan Hercule Poirot, bindiği Toros Ekspresi ile İstanbul’a gelir. Amacı bir kaç gün İstanbul’da kalıp şehri gezmektir. Haydarpaşa Garı’nda trenden inen Poirot bir vapurla karşıya geçer ve Tokatlıyan Oteli‘ne yerleşir. Ancak, Londra’dan gelen ani bir telgraf yüzünden, Istanbul tatilini yarıda kesmek zorunda kalır. Hemen o gece kalkan Şark Ekspresi’ne apar topar yetişmesi gerekmektedir. Öykünün geri kalan kısmında, trende bir cinayet işlenir. Her türlü teknik imkandan yoksun dedektifimiz, bu oldukça karmaşık cinayeti, gri hücrelerinin yardımı ile, herkesi şaşırtacak bir sonuca ulaşarak çözer.

Agatha Christie ‘nin İstanbul günleri, Agatha Türkiye ‘ye neden geldi?

Hercule Poirot’nun İstanbul’da kaldığı Tokatlıyan Oteli, 1920’li yılların en ünlü otellerinden biridir. 1897 yılında, İstiklal Caddesi’nde, Tokat’tan İstanbul’a göç etmiş bir Ermeni olan, Mıgirdiç Tokatlıyan tarafından işletmeye açılmıştır. Mimarı ise Aleksander Vallaury adında Istanbul’lu bir levantendir. Mimarın diğer önemli eserleri arasında, Pera Palas Oteli, Haydarpaşa’daki Tıp ve Hukuk fakülteleri binaları, İstanbul Erkek Lisesi ve Emek Sineması bulunmaktadır.

Otel ilk açıldığında, Hotel Splendide adını taşıyordu, daha sonra M. Tokatlıyan oldu. Salon ve odaları geniş, yüksek tavanlıydı. Uzun bir süre İstanbul sosyetesinin en uğrak yeri burası oldu.Asansörlü olan bina, 160 odalıydı. Otelin tüm eşyaları .Avrupa’dan getirtilmişti. Ünlü müşterileri arasında, yazarlar, politikacılar vardı. Rusyadan kaçan ünlü soyalist siyasetçi, Troçki de bu otelde kalmıştı. Tokatlıyan, kendi özel armasını taşıyan gümüş takımları ile efsaneleşmiş bir oteldi. Otel 1946’da bir Türk’e satıldı ve Konak adını aldı. Kısa bir süre sonra bakımsızlıktan içi harabeye dönen otele mülkün sahibi olan Ermeni Kilisesi el koydu ve tahliye ettirdi. 1950’de otel iş hanına dönüştürüldü ve binada ciddi bir tahribat yapıldı. Günümüzde, dış süslemelerinden hiç bir eser kalmayan otel, içinde avukat yazıhanelerinin bulunduğu tam bir harabe halindedir. Ancak, Kilise’nin bu günlerde, Rus kökenli bir turizm şirketine, binayı kiralayacağı ve yapılacak olan onarım ve yenilemenin ardından otele dönüştürülerek Hilton ya da Hyatt gruplarından biri tarafından işletileceği söylenmektedir.

Agatha Christie ve istanbul

Agatha Türkiye ve savaş yılları

Agatha Cristie iki dünya savaşı arasındaki yıllarda bir çok kez İstanbul’a geldi. Avrupalı pek çok yazar gibi İstanbul’un gizemli ve egzotik havası ona da çok cazip görünmekteydi. Agatha Christie bütün bu ziyaretlerinde hep aynı otelde ve aynı odada kaldı: Pera Palas Oteli ve 411 numaralı oda.

Odalarının çoğu Haliç manzaralı olan otelin açılış balosu 1895 yılında yapılmıştı. İstanbul’un ilk elektrikli, elektrik asansörlü ve akar sıcak sulu binası olan bu ihtişamlı otel, 1888 yılında Paris – İstanbul seferlerine başlayan ünlü Şark Ekspresi’nin yüksek sosyeteye mensup Avrupa’lı yolcularına alışkın oldukları yüksek standardı sunma amacıyla inşa edilmişti. Bu yüzden Şark Ekspresi şirketi 1896’da otelin yarı hissesini satın aldı.

Agatha Christie Pera Palace

Pera Palas Oteli açıldığı günden başlayarak pek çok tarihi olaya tanıklık ederek İstanbul’un önemli simgelerinden biri haline geldi. Otel bugün adete bir müze oteldir. Mustafa Kemal Atatürk, 1917’den itibaren birçok kez bu otelde kalmıştır. Onun 101 numaralı odası kişisel esyalarının da sergilendiği bir müze oda haline getirilmiştir. Atatürk dışında, İsmet İnönü, Kraliçe 2. Elizabeth, Kral 8. Edward, İmparator Franz Joseph, İran Şahı Rıza Pehlevi, Tito, Von Papen, Zsa Zsa Gabor, Grata Garbo, Sarah Bernhardt, Alfred Hitchcock,  Pierre Lotti, Ernest Hemingway, Mata Hari, Mikis Thedorakis gibi pek çok ünlü ve tarihi isim de Pera Palas’ın müşterileri arasındadır.

Pera Palas’ın dünya çapındaki en popüler müşterisi ise hiç kuşku yok ki Agatha Christie’dir. Agatha Türkiye ‘ye geldiği 1926-1932 yılları arasında, düzenli bir şekilde İstanbul’da Pera Palas Oteli’nde kalmış, yukarda sözünü ettiğimiz Şark Ekspresi’nde Cinayet isimli romanını da bu otelin 411 numaralı odasında yazmıştır.

Agatha Christie ile Pera Palas‘ı aynı kader çizgisinde buluşturan bir başka olay vardır ki, bunun gizemi hala çözülebilmiş değildir.

 Agatha Türkiye ‘de

1926 yılının aralık ayında, İngiltere’deki gazetelerin baş sayfasında Agatha Christie’nin ortadan kaybolduğu haberi yer alıyordu. O zaman 36 yaşında olan ünlü polisiye roman yazarı, Güney İngiltere’deki evinden çıkmış ve bir daha kendisinden haber alınamamıştı.

Kısa bir süre sonra polis, Agatha Cristie’nin arabasını bir göl kıyısında buldu. Valizleri arabadaydı ancak kendisi yoktu. Herkesin aklına gelen tek şey ünlü yazarın intihar ettiğiydi. Gölde uzun araştırmalar yapıldı ancak bir cesede rastlanmadı. 11 gün sonra Agatha ortaya çıktı. Yorkshire’da bir otelde olduğunu söylüyor ve kaybolduğu 11 günü hatırlamıyordu. Yazarın bu kayıp 11 günü büyük spekülasyonlara neden oldu. Hakkında yüzlerce yazılar yazıldı, kitaplar basıldı, filmler çevrildi. Kimine göre gerçekten hafızasını kaybetmiş, kimine göre ise kocasının sevgilisini öldürmek için ortadan kaybolmuştu.  Bütün bu spekülasyonlara rağmen Agatha’nın bu kayıp 11 günü büyük bir sır olarak kaldı.

Ta ki 1979’da Warner Bross şirketi, Agatha filmini yapıncaya kadar. Film, Agatha’nın cinayet işlemek amacıyla ortadan kaybolduğu varsayımı üzerine kurgulanmıştı. Dustin Hoffman ve Vanessa Redgrawe gibi büyük oyunculara rağmen film beğenilmedi. Bu başarısızlık üzerine Warner Bross, Holywood’un ünlü medyumu Tamara Rand’tan bir ruh çağırma seansı düzenlemesini istedi. Şirket yetkilileri, medya ve varisler huzurunda gerçekleştirilen seans sonunda Rand, yazarın ruhu ile iletişime geçtiğini iddia etti ve şu iddiayı ortaya attı:

Agatha Christie ve istanbul

Agatha Christie ve Pera Palas 411 nolu oda ve anahtar

“Agatha’nın 11 günlük kaybolmasını aydınlatacak hatıra defterinin anahtarı, İstanbul’daki Pera Palas Oteli’nin 411 numaralı odasındadır”

Bu haber dünya medyasında bomba gibi patladı. 7 Mart 1979’da Warner Bross temsilcileri, Pera Palas’ın 411 nolu odasına giderek saat tam 5’de Los Angeles ile telefon bağlantısı kurdular. Tamara Rand’ın talimatlarına uyarak odanın döşemelerinin bazı kısımları söküldü ve 8 cm uzunluğunda paslı bir anahtar ortaya çıkarıldı. Pera Palas’ın sahibi Hasan Sözer bulunan nesnenin kendilerine ait olduğunu iddia ederek anahtara el koydu ve fiyatının 2 milyon dolar olduğunu açıkladı. Şirket temsilcileri ABD’ye dönünce durumu yetkililerle görüştükten sonra teklifi kabul ettiler.

Defterin yerini öğrenmek için Tamara Rand ile yeni bir seans düzenlendi. Bu seansta Agatha’ya hatıra defterinin yeri soruldu. alınan karşılık ise şuydu: “Bunu söylemem için anahtarı avucunuza almalısınız.”

Warner Bross şirketi, Hasan Süzer’den anahtarı ABD’ye göndermesini istedi. Ancak Pera Palas Yönetim Kurulu Başkanı buna razı olmadı. Bunun yerine şirket yöneticilerini ve medyumu İstanbul’a davet ederek seansın Pera Palas’ta yapılmasını önerildi. Bu teklifi medyum ve şirket yetkilileri kabul ettiler.

Basında yer alan yaygın kanate göre hatıra defterinin bulunması ile sadece kayıp 11 günün gizemi çözülmeyecek aynı zamanda yazarın bir çok romanında karanlık kalan kimi noktalar aydınlığa kavuşacaktı. Agatha Christie vasiyetnamesinde de bir hatıra defterinin varlığından bahsetmiş ancak yerini açıklamamıştı.

Artık heyecanla 20 ağustos’daki buluşma günü bekleniyordu. Ancak bu buluşma hiç bir zaman gerçekleşmedi. Pera Palas Oteli’nde ani bir şekilde, 20 Haziran günü grev başladı. Böylece Agatha ile ilgili tüm girişimler suya düştü.

Bugün 411 numaralı odanın kapısında yer alan madeni plakette, “Bu odada polisiye romanlar yazarı Agatha Christie kalmıştır.” diye yazar. Bu oda, dünyanın en popüler ve en gizemli odalarından biridir. Agatha Christie ise Türkiye ‘de bulunan ünlü polisiye yazarlarından sadece biridir.

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum