Femme Fatale, namı diğer kötü kadın deyince ne anlamalıyız?
Elbette ki, edebiyattan ve sinemadan söz ediyoruz. Fransızca olan bu tabir, felakete sebep olan kadın anlamına geliyor. Kökleri en eski kültürlere kadar uzanan bu karakterin izlerini ve benzerlerini, Anadolu da dahil olmak üzere pek çok coğrafyanın folklorunda görmek mümkün. Önce edebiyata, oradan da sinemaya yerleşen femme fataller, aynı zamanda polisiyenin temel figürlerinden biri. Elbette her polisiyede yer almazlar ve aynı şekilde, sadece polisiyede var olurlar diye de bir kural yoktur. Dramlarda, hatta büyük trajediler de bile onları görmek mümkündür.
Mesela, ilk adımda aklıma Shakespeare’in Lady Macbeth’i geliyor. Bu çok ünlü oyunda, Lady Macbeth tam anlamıyla bir femme fatal‘dir. İddialı ve açgözlüdür. Kralı öldürme konusunda Macbeth’i suça teşvik eden odur. Zaten komployu o dizayn eder. Daha sonra kralın cesedine bakıp, ünlü “İhtiyarın bu kadar kanı olacağını kim bilebilirdi ki?” cümlesini sarfeden de bu şeytan ruhlu kraliçedir.
Polisiye Sinemada Femme Fatal
Aslında Lady Macbeth karakterine bakarak, femme fatale tiplemesinin çerçevesi belirlenebilir.
Şöyle ki: Bir femme fatale, herşeyden önce baskın bir kişiliktir. Kendinden emin, hırslı ve acımasızdır. Gerektiğinde rol yapmasını çok iyi becerir. Hedefine varmak için kolayca yalan söyler. Özellikle sinemada, şeytani planlarını gerçekleştirmek için kullandığı en önemli silah güzelliğidir. Eski deyimle söylersek, ki daha doğru bir ifadedir bu, cinsi cazibesini kullanır. Velhasıl o kötü bir kadındır. Erkekleri birbirine düşürür, büyük felaketlerle karşılaşmalarına yol açar.
Aşağı yukarı 100 yıldır sinemada da boy gösteren bu sorunlu karakterin en başarılıları, Hollywood’un klasik dönemindeki kara filmlerde (film noir) yer alır. Böylece polisiye, sinemada çok önemli bir tiplemeyi bünyesine aktarmış olur. Femme fatale yani ölümcül kadın, cinsel cazibesini farkındadır ve bunu kullanmaktan çekinmez. En otoriter erkeği bile, kendisine aşık ettikten sonra, bütün kontrolü eline alır, erkeği tamamen iradesiz bırakır. Erkek artık onun her istediğini yapacak durumdadır. O isterse hırsızlık yapar ya da cinayet işler. Aynı dönemdeki kara filmlerde, erkek karakterler bu nedenle sık sık detektif, polis gibi bir kanun adamı yapılmıştır. Böylece femme fatalin cazibesine kapılarak, içine girdikleri yasa dışa ortamla nasıl baş edeceklerinin gerilimi beyaz perdeye yansıtılmak istenmiştir.
Sinemanın ilk femme fatal tiplemesi, Alman sinemasının ilk sesli filmi olan ve Joseph Von Stromberg yönetiminde çekilen Mavi Melek‘in Lola Lola karakteridir. Oynadığı bu rolle Marlene Dietrich dünya çapında bir yıldız olmuştur. Marlene, dünya sinemasındaki femme fatale tipinin en yaygın ve bilinen oyuncusudur. Kariyeri boyunca defalarca benzer rollerde görünmüş, sahip olduğu gizemli cinsel çekiciliğini yarattığı karakterlerde ustaca kullanmıştır.
Klasik Hollywood sinemasının en başarılı femme fatale‘leri arasında, Gilda filmindeki Gilda rolüyle Rita Hayworth gelir ki, Rita aynı zamanda sinema tarihinin en unutulmaz ölümcül kadınını oynamıştır bu filmde. Eldivenlerini çıkararak dansettiği sahne, femme fatale tipini çok net bir biçimde gözler önüne serer. Onun bu rolüne ve filmin kendisine, sonraki yıllarda pek çok göndermeler yapılmış, hatta sayısız benzerleri beyaz perdeye yansıtılmıştır. Klasik dönemde, Malta Şahini’ndeki soğuk Brigid rolüyle Mary Astor‘u, Çifte Tazminat (Double İndemnity) filminde gizemli Phyllis rolüyle Barbara Stanwyck‘i ve Postacı Kapıyı İki Kere Çalar’daki sarışın afet Cora rolüyle Lana Turner’i de unutmamak gerekir.
Polisiye Sinemada femme fatale tiplemesi, sonraki yıllarda da devam etmiştir. Vertigo’da Kim Novak, Niyagara’da Narilyn Monreo, Chinatown’da Faye Dunaway, Mavi Kadife’de İsabelle Rosselini, Disclosure’de Demy Moore, Bir Cinayetin Anatomisi’nde Lee Remick, Body Heat’de Kathleen Turner, To Die For’da Nicole Kidman, Feurnemme Fatale’de Rebecca Romijn, Mulholland Drive’da Laura Harring, Los Angeles Confidential’de, Kim Basinger ve Kayıp Otoban’da Patricia Arquette unutulmaz performanslarıyla, bu karaktere eşsiz katkılar yaptılar.
Türk Sinemasında Femme Fatal
Türk Sinemasında femme fatale örnekleri, batıdaki çerçeveye pek oturmasa da bir karşılığı elbette var. Öncelikle, kavram olarak kullanılan tabir vamp’dır. Bir erkeği ağlarına düşürüp mahvetmekten çok, ara bozan, iki sevgiliyi ayıran, yuva yıkan kadın olarak görev yaparlar. Doğal olarak da, genellikle başrol değil, ikinci derecedeki rollerdir bunlar. Bizdeki femme fatal‘ler masum kızın tam karşıtıdır. Genellikle kombinezonla gezinirler evin içinde, içki içerler, küfürlü ya da argo konuşurlar.
Yeşilçam’ın ilk vampları, Melahat İçli, Pola Morelli ve Gönül Beyhan olarak sıralanabilir. Gönül Beyhan, hem kötü kadını oynamıştır hem de başrolü.
Bunların arkasından, Lütfi Akad’ın “Katil” filmindeki siyah kombinezonuyla hafızalara kazınan Neriman Köksal gelir. Gerçek anlamda ilk Türk femme fatale ise Leyla Sayar’dır. Altmışlı yılların, en karizmatik kötü kadını ve erotik objesi odur.
Aynı dönemde Özcan Tekgül, Peri-Han, Aysel Tanju, Mine Soley, Muzaffer Nebioğlu, Cavidan Dora, Diclehan Baban diğer önemli vamp/kötü kadın tiplemesine giren karakter oyuncularıdır.
Yeşilçam vamp kadın geleneğinin gerçek temsilcisi ise hiç kuşku yok ki, Suzan Avcı’dır. Avcı, 1956’dan başlayarak sayısız filmde büyük küçük rol demeden oynamış gerçek bir sinema emekçisidir.
Femme fatale tiplemesi, polisiye sinemanın bütün alt türlerinde ve özellikle kara filmlerde karşimıza çıkar. Bu kadınlar nerdeyse doğuştan kötü yaratılmış varlıklardır. Ancak bazı yapıtlarda, örneğin Chinatown ya da Blade Runner gibi filmlerde, bu kadınlar doğuştan kötü olarak gösterilmezler. Onlar, yaşadıkları şiddet ve gördükleri zulüm yüzünden, zamanla böyle insafsız ve bencil olmuşlardır. Asla mutlu olamazlar. Kendileri gibi, çevrelerinde de büyük yıkımlara yol açarlar. Sonları her zaman umutsuzluk ve karamsarlıkla doludur.
Femme Fatale Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
- Femme Fatale nedir?
- Femme Fatale, Fransızca kökenli bir terim olup “felakete sebep olan kadın” anlamına gelir. Edebiyat ve sinemada, özellikle polisiye türünde, çekiciliğini ve kurnazlığını kullanarak erkekleri felakete sürükleyen kadın karakterleri tanımlamak için kullanılır.
- Femme Fatale karakterinin edebiyattaki yeri nedir?
- Femme Fatale karakterleri, edebiyatın birçok türünde önemli bir yer tutar. Shakespeare’in Lady Macbeth karakteri, femme fatale kavramının klasik bir örneğidir. Lady Macbeth, hırsı ve manipülatif doğasıyla Macbeth’i suça teşvik eder ve büyük felaketlere yol açar.
- Femme Fatale sinemada nasıl tasvir edilir?
- Sinemada femme fatale karakterleri, özellikle klasik Hollywood’un kara filmlerinde (film noir) sıkça görülür. Bu karakterler, güzelliklerini ve cinsel cazibelerini kullanarak erkekleri manipüle ederler. Marlene Dietrich’in “Mavi Melek” filmindeki Lola Lola karakteri ve Rita Hayworth’un “Gilda” filmindeki Gilda rolü, femme fatale tiplemesinin ikonik örnekleridir.
- Türk sinemasında femme fatale karakterleri var mı?
- Türk sinemasında femme fatale kavramı, “vamp” olarak adlandırılan kadın karakterler üzerinden karşılık bulur. Bu karakterler genellikle ara bozan, iki sevgiliyi ayıran veya yuva yıkan kadınlar olarak tasvir edilir. Yeşilçam sinemasında Suzan Avcı, Leyla Sayar ve Neriman Köksal gibi oyuncular, femme fatale rollerinde öne çıkan isimlerdir.
- Femme Fatale karakterinin özellikleri nelerdir?
- Femme fatale karakterleri, baskın kişilikleri, hırslı ve acımasız doğaları ile tanınırlar. Güzelliklerini ve cinsel cazibelerini manipülatif amaçlarla kullanırlar. Bu karakterler, genellikle erkekleri felakete sürükleyen karmaşık ve çok katmanlı kişiliklere sahiptir. Sinemada ve edebiyatta, bu özellikleri ile dramatik ve trajik hikayelerin merkezinde yer alırlar.
Yazar:
- Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.
En Son Yazıları
- Makale20 Mayıs 2024Femme Fatale Nedir? Edebiyat ve Sinemada Kötü Kadın Tiplemesi
- Agatha Christie15 Mayıs 2024Agatha Christie Kitaplarını Hangi Sırayla Okumalısınız?
- Makale14 Mayıs 2024Sharon Tate Cinayeti: Roman Polanski’nin Eşinin Korkunç Ölümü
- Polisiye Kitap Tanıtım6 Ağustos 2020J.W. Stephenson İle Sahte Banknot Dosyası Romanı Üzerine Söyleşi