Fenerbahçe Şike Dosyası:2 2

Fenerbahçe Şike Dosyası:2

NEDEN FENERBAHÇE?….

Çok geçmeden 4 Temmuz infilakının toz bulutu yavaş yavaş dağıldı. Taşlar yerine oturmaya başlıyordu.Kafa
kurcalayan ilk sorular şunlardı: Neden son yedi haftada Trabzonspor (TS), maçlarını güle oynaya kazanır ve son dakika golleriyle galip gelirken, Fenerbahçe’nin (FB) maçlarında,  FB taraftarları ölüp ölüp diriliyorlardı?
Son haftalarda FB, TS’den çok daha iyi futbol oynadığı halde, neden TS’yle arasındaki fark kapanmıyordu?
Operasyon öncesi, özel mahkeme savcısı soruşturmayla ilgili olarak başbakana brifing verdi mi? Verdiyse, bağımsız yargının varlığından söz edilebilir miydi?

Yeni yasaya göre, şikenin kanıtlanması gerekir ki,bir ceza verilebilsin. Burada telefon konuşmalarından başka bir delil yok. Telefon konuşmalarıysa, ancak şike olduğuna ilişkin kanaati artırabilir. Şikenin kanıtı olamaz. Ayrıca telefon ve ortam dinlemeleri, bant kayıtları ve videolar pek çok demokratik ülkede birinci dereceden kanıt olarak kullanılamıyorlar.

Türkiye’de futbolün her zaman şaibeli olduğu konuşulur ama bu durum hem istenmez, hem de ortaya çıkarmak için çaba harcanmaz. Harcanan çabalar ise, çoğu kez Kelebek Operasyonu’nda ve 93-94 sezonunda Galatasaray’ın (GS) sekiz sıfırlık Ankaragücü galibiyetinde olduğu gibi, federasyonlar tarafından dikkate alınmaz.

Oysa, hepimiz biliriz ki, futbolda garip şeyler olmaktadır. Bunlardan bazıları futbolun doğasında vardır. Bazıları ise gerçekten şaşırtıcıdır. Yukarda sözünü ettiğim ve akabinde Galatasaray’ın avarajla şampiyonluğı kazandığı maç gibi örneğin. Daha yakın zamanlarda akla bir de Beşiktaş (BJK) faciası geliyor. Hikaye özetle şu: 2003-2004 sezonunda ilk yarı sonu BJK lider ve puanı 43. Üstelik hiç yenilgisi yok. İkinci FB ise 35 puanda ve 2 yenilgisi var. İkinci yarının ilk maçında Samsun deplasmanına giden BJK, burada beş futbolcusunun kırmızı kart görmesi üzerine (Hakem : Cem Papila), 4-0 hükmen yenik sayılıyor ve o haftadan itibaren inanılmaz bir düşüş sürecine giriyor. Sonuçta, sezon bittiğinde,FB 76 puanla şampiyon, 72 puanla TS ikinci. BJK ise 62 puanla üçüncü olabiliyor. Herkesin şampiyon gözüyle baktığı BJK’nın bu inanılmaz puan kaybı hala bir muammadır. Bu ve buna benzer olaylar aslında bütün lig boyunca her hafta olmaktadır. Verilen ya da verilmeyen penaltılar, ofsayt gerekçesiyle kesilen ataklar, sayılan ya da sayılmayan goller de bütün bu kuşku ve şaibe alanının parçalarıdır. Bir futbolcunun hastalanıp maça öıkmaması bile şike kuşkusunu artıran bir durumdur Türkiye’de.

Peki şike var mıdır gerçekten? Vardır, vardır ama ispatlanması zordur. Bu durumda, irili ufaklı bir çok şikenin örneğin 2010-2011 sezonunun en başından itibaren yapıldığını kabul etmek gerekir. Gerçekten de o kötü oynayıp kazanmalar, olmadık zamanda kendi kalesine gol atmalar, son dakikada gol yemeler, penaltıya sebep olmalar, hiç yoktan kırmızı kart görmeler ve bütün bunların onlarca kez olması başka nasıl açıklanabilir?

Şu ana kadar şikeye kıyısından köşesinden bulaşmamış tek bir kulüp yoktur Türkiye’de. Öyleyse neden FB? Neden futbolda temiz eller operasyonuna Fenerbahçe kurban olarak seçildi? Cüneyt Ülsever’in dediği gibi, Futbolun Çevik Bir’leri, Yaşar Büyükanıt’ları ellerini kollarını sallayarak dolaşırken, neden sadece Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin Generali gözaltında? Yoksa amaç, Fenerbahçe Cumhuriyetini, Fenerbahçe İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürmek mi? Yoksa işin içinde gene Penysylvania mı var? Eğer yoksa, neden Başbakanın ısrarla Fenerbahçenin yeni başkanının Sabri Ülker olmasını istediği dedikodusu Ankara kulislerinde fırtına gibi esiyor?

Ve bir de inanılmaz benzerlikler…. Neyle mi? Ergenekonla tabii. Aynı savcıi aynı mahkeme, aynı polisler, aynı yüzler… Gözaltına alınanların hepsinin ya CHP’li, ya MHP’li oluşu. Bir kısım medyanın operasyonu Ergenekon’la bağlantılaması. Ergenekon, yani Cumhuriyet, yani laiklik, yani CHP’nin uğruna meclise girip yemin etmesini imkansız kılan ilkeler, yani Atatürk… Ve her maçta Fener tribünlerine asılan Atatürk posterleri, söylenen milli marşlar, bir kısım medyanın Fenerbahçe taraftarını ulusalcı diye karalaması… Bir de yeğeni tutuklandığı halde, olayların içinde yer aldığı bilinmesine rağmen savcılığa bile şağrılmayan Emre Belözoğlu.
Hepsini üst üste koyunca ne görüyorsunuz?

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum