Agatha Christie'den bir polisiye hikaye oku Briç Masasında Cinayet

Polisiye Hikaye oku Briç Masasında Cinayet

Bir Agatha Christie Hikayesi okumak ister misiniz? Hercule Poirot’un heyecanlı bir polisiye hikayesini paylaşıyoruz. Briç masasında cinayet:

«Sevgili Mösyö Poirot!»

Yumuşak bir sesti; sanki ustaca kullanılan bir müzik aletinden geliyordu. Hercule Poirot hızla döndü. Eğilerek selam verdi. Karşısındaki adamla el sıkıştı. Gözlerinde her zaman görülmeyen bir ifade belirmişti. Belki de Belçikalı dedektif her zaman hissetmediği bir duyguya kapılmıştı.

«Sevgili Bay Shaitana,» dedi.İkisi de sustu. Gard vaziyeti almış iki düellocuya benziyorlar-dı. Yanlarından şık ve zarif Londra’lılar geçiyorlardı. Wessex House’daki enfiye kutusu sergisindeydiler.

Bay Shaitana, «Aziz dostum,» dedi. «Sizi gördüğüme çok sevindim. Şu ara kimse asılmıyor galiba? Ya da giyotine gönderilmiyor. Caniler dünyasında ölü mevsim mi başladı? Yoksa bugün burada bir hırsızlık mı olacak? İşte bu pek eğlenceli olurdu.»

«Ne yazık ki, buraya enfiye kutularını görmeye geldim.» Poirot bir yandan da Shaitana’nın dudağını süsleyen bıyığı inceliyordu. Güzel bir bıyık, diye düşünmekteydi. Harika bir bıyık. Belki de Londra’da Hercule Poirot’nun bıyığıyla sadece bu yarışabilir… Bir an durdu, sonra da kendi kendine mırıldandı. «Ama öyle sık ve gür değil. Evet, her bakımdan benimkinden aşağı. Yine de dikkati çekiyor.»

Zaten Bay Shaitana dikkati çeken bir adamdı. İstediği de buydu. Kendini mahsus Mefisto’ya benzetmişti. Uzun boylu ve zayıftı. Üzgün ifadeli yüzü uzundu. Kalın kaşları simsiyahtı. Küçük sivri sakalı da öyle. Kılığı bir sanat eseri sayılabilirdi. Tek kelimeyle olağanüstüydü. Ama kıyafetinde yine de bir acayiplik vardı. Onu gören her aklı başında İngiliz erkeği Shaitana’ya bir tekme yapıştırma isteğine kapılırdı. Bay Shaitana, Arjantinli miydi, Portekizli mi, yoksa Yunan mı? Bunu kimse bilmiyordu. Kesinlikle bilinen üç şey vardı. Shaitana, Park Lane’de lüks bir katta varlıklı bir yaşam sürüyordu. Şahane partiler veriyordu. Büyük toplantılar, küçük partiler. Korkunç partiler. Saygı uyandıran ziyafetler. Ve kesinlikle ‘garip’ partiler. Shaitana’dan hemen herkes korkuyordu. Bunun nedenini kesinlikle açıklamak imkânsızdı. Belki de onun herkes hakkında gerekenden fazla şeyler bildiği düşünülüyordu. Ayrıca eğlence fikri de bir garipti. Çok kimse Bay Shaitana’yı kızdırmanın doğru olmayacağına inanmaktaydı.

Shaitana bugün de Hercule Poirot denilen bu gülünç görünüşlü küçücük adamın damarına basmaya karar vermişti. «Demek polislerin bile eğlenceye ihtiyacı var, Mösyö Poirot?»

Belçikalı uysalca gülümsedi. «Sergiye siz de üç enfiye kutusu vermişsiniz.»

Shaitana onlara değer vermediğini belirtmek için elini salladı. «İnsan şurada burada ufak tefek şeyler buluyor. Bir gün bana gelmelisiniz. Çok ilginç eşyalarım var.» Birdenbire gözlerinde bir pırıltı belirdi. «Size mesleğinizle ilgili bazı şeyler de gösterebilirim, Mösyö Poirot.»

«Demek sizin özel bir ‘Kara Müze’niz var.»

polisiye hikaye

Shaitana, Scotland Yard’ın Kara Müzesini aşağı görüyormuş gibi parmaklarını şaklattı. «Hah! Bringhton’lu katilin kasketi, tanınmış bir hırsızın keskisi. Gülünç ve çocukça şeyler bunlar. Ben öyle süprüntüyle ilgilenmem. Ben en iyi parçaları toplarım.»

Poirot, «Cinayet alanında en iyi parçalar sizce hangileri?» diye sordu.

Bay Shaitana öne doğru eğilerek iki parmağını Belçikalı dedektifin omzuna koydu. Melodrama kaçan bir tavırla ve ıslık gibi bir sesle, «Cinayet işleyen insanlar, Mösyö Poirot,» dedi.

Belçikalı kaşlarını hafifçe kaldırdı.

Shaitana, «Ah, sizi şaşırttım sanırım,» dedi. «Sevgili dostum, biz bu konuya tümüyle farklı açılardan bakıyoruz. Sizin için cinayet tamamiyle programlanmış bir şey, öldürülen biri, araştırma, bir ipucu ve sonunda yargılama. Böyle sıradan şeyler beni ilgilendirmez. Ben kusursuz olmayan örneklerden hoşlanmam. Yakalanan bir katil de bu alanda başarısızlığa uğramış sayılır. İkinci sınıf bir örnektir o. Hayır, ben bu olaylara sanat açısından bakarım. Ben sadece en iyi örnekleri toplarım!»

Poirot mırıldandı. «Ve en iyi örnekler…»

Agatha Christie Hikayesi “Briç masasında cinayet” devam ediyor

«Ele geçmeyen katillerdir! Başarılı olanlar. Güzel bir hayat süren, kimsenin şüphelenmediği katiller. Benimkinin eğlenceli bir uğraş olduğunu siz de kabul etmelisiniz.»

«Ben başka bir terim düşünüyordum. Eğlenceyle ilgisi olmayan bir sözcük…»

Shaitana, Belçikalıya aldırmadı bile. «Aklıma bir şey geldi! Küçük bir yemek. Örneklerimle tanışmanız için bir toplantı. Ah, işte bu çok eğlenceli bir buluş. Acaba neden şimdiye kadar aklıma gelmedi? Bana biraz zaman verin. Önümüzdeki hafta bana gelir misiniz? Cuma günü diyelim. Ayın 18’inde. Bunu hemen defterime yazayım. Ah, bu fikir pek hoşuma gitti.»

Poirot ağır ağır, «Benim hoşuma gittiğini pek söyleyemeyeceğim,» dedi. «Tabii beni davet etmekle büyük nezaket gösterdiniz ama…»

«Ama bu sizin burjuva duygularınızı incitiyor öyle mi? Aziz dostum, polislere özgü darkafalılıktan kendinizi kurtarmalısınız.»

«Ah, bunu ben de kabul ediyorum.»

Shaitana, «O halde?» diye sordu.

«Ama o yine de bir katildir.»

«Sevgili Mösyö Poirot, herhalde bir şeyi kusursuz yapan bir insanın böyle davranmaya hakkı olduğu düşünülebilir. Hayal gücünüz kıt sizin. Her katili yakalayarak kelepçelemek hapsetmek ve sabahın erken saatlerinde de asmak istiyorsunuz. Bence gerçekten başarılı bir katile emekli aylığı bağlanmalı ve ziyafetlere çağrılmalıdır.»

Poirot omzunu silkti. «Cinayetin sanat yönüne karşı sandığınız kadar duygusuz değilim. Kusursuz bir cinayet işleyen bir katile hayranlık duyabilirim. Bir kaplana da duyduğum gibi. Ama onu kafesin dışından seyreder, yanına girmem. Yani görevim bunu zorunlu kılmıyorsa. Çünkü kaplan insana saldırabilir, Bay Shaitana…»

Beriki güldü. «Anlıyorum. Ya katil?»

Poirot ciddi ciddi, «O da öldürebilir,» dedi.

«Aziz dostum, ne kadar da kuruntulusunuz! Demek gelip benim kaplan koleksiyonumu görmeyeceksiniz?»

«Aksine, çok hoşuma gidecek.»

«Çok cesursunuz.»

«Beni pek anlamadınız, Bay Shaitana. Ben sadece bir uyarıda bulunmak istedim. Demin size katiller koleksiyonunuzu ‘eğlenceli’den başka bir sözcükle tanımlayabileceğimi söyledim. Düşündüğün kelime ‘tehlikeli’ydi. Bence bu merakınız tehlikeli olabilir, Bay Shaitana.»

Adam iblisçe güldü. «O halde sizi ayın 18’inde bekleyebilirim?»

müfettiş japp

Belçikalı hafifçe eğildi. «Evet, bekleyebilirsiniz. Teşekkürler.» Shaitana dalgın dalgın konuştu. «Küçük bir yemek vereceğim… Unutmayın. Sizi sekizde bekliyorum.»

Poirot bir iki dakika onun arkasından baktı. Sonra da düşünceli düşünceli başını salladı.”

Roman bu girişle başlıyor ve arkasından beklenen cinayet geliyor. Ondan sonrası ise, oldukça heyecanlı bir soruşturma.

Bu kez Hastings yok ama Poirot’ya başta ünlü yazar Ariadne Oliver olmak üzere, Albay Race ve Başmüfettiş Battle eşlik ediyorlar.2007’de basılan bu kitabı, Gönül Suveren çevirmiş. Orijinal adı: Cards on the Table. 176 sayfa.

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum