Ayşe Erbulak‘ın dördüncü romanı Dokuz Oda Cinayetleri, oldukça sürükleyici, gerilim dozu yüksek ve bir o kadar da eğlenceli bir polisiye. Okurken insana bir hayli keyif veriyor. Zaten, başladıktan sonra, bitirmeden kitabı kapatmanız imkansız. Bunun bir nedeni öykünün merak edilen sonu elbette. Ama Ayşe Erbulak’ın akıcı dilini de görmemezlikten gelemeyiz. Yer yer mizahi olan bu üslup romana çok şey katıyor.
Öykünün karmaşıklığı, biraz da içinde yer alan karakterlerin sayısının fazlalığından kaynaklanıyor. Yazar, sanırım bu sorunu hafifletmek amacıyla, kitabın başına bütün karakterleri listelemiş. İyi de yapmış. Okurken bir kaç kez ben bile baktım.Kimin kimle bağlantısı olduğunu eğer unutmuşsanız, kolayca hatırlayabiliyorsunuz böylece. Sayfaları karıştırıp, bu adam daha önce nerede çıkmıştı diye aramanıza gerek kalmıyor.
Kitaptaki öykü İstanbul’un Anadolu yakasında geçiyor. Beykoz’da bir düğünde başlayıp Büyükada’da sona eren maceranın kahramanları İstanbul’un Avrupa yakası’na -Silivri’de geçen kısa bir bölümü saymazsak- neredeyse hiç uğramıyorlar. Oysa özellikle Beyoğlu ve çevresinin polisiye edebiyatımızda her zaman haklı bir çekiciliği olmuştur. O nedenle, Erbulak’ın kahramanlarının Kadıköy civarında dolanmaları bana ilginç geldi ve Çetin Altan’ın Rıza Beyin Polisiye Öyküleri’ni anımsattı.
Roman, her ne kadar pedofili, ensest gibi sapkınlıkları motif olarak kullansa da temelde kötülüğün insanın kendi içinde bulunduğu tezini işliyor. Ve sonuçta cinayetin bir alışkanlık olduğu yargısına ulaşıyor. Bu haliyle, romanın klasik polisiye ile kara polisiye arasında bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. Müthiş ve bir o kadar umutsuz finaliyle de bu değerlendirmemizin doğrulandığını görüyoruz.
Ayşe Erbulak, iyi bir yazar. Hikayesini tatlı tatlı anlatmayı çok iyi biliyor. Ancak, özellikle son sayfalara doğru artan editoryal hataların mutlaka temizlenmesi gerek. Ciddi bir yeniden gözden geçirmenin kitabı kusursuz hale getireceğinden hiç kuşkum yok.
Erbulak, çıraklık döneminin bu romanla bittiğini söylese de ben aynı kanıda değilim. Dokuz Oda Cinayetleri’nin çok ustaca yazılmış bir roman olduğunu düşünüyorum. Polisiyeseverlere mutlaka okumalarını tavsiye ederim.
Yazar:
- Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.
En Son Yazıları
Makale20 Mayıs 2024Femme Fatale Nedir? Edebiyat ve Sinemada Kötü Kadın Tiplemesi
Agatha Christie15 Mayıs 2024Agatha Christie Kitaplarını Hangi Sırayla Okumalısınız?
Makale14 Mayıs 2024Sharon Tate Cinayeti: Roman Polanski’nin Eşinin Korkunç Ölümü
Polisiye Kitap Tanıtım6 Ağustos 2020J.W. Stephenson İle Sahte Banknot Dosyası Romanı Üzerine Söyleşi