Kolera salgını New York’u kasıp kavururken bir akrabamın davetini kabul edip, kendisiyle birlikte Hudson kıyısındaki cottage ornesinde ( küçük villa ) iki hafta kalmayı kabul etmiştim. Burada basit yaz eğelencelerinin hepsiyle meşgul olma olanağımız vardı. Kalabalık şehirden her sabah gelen korkunç haberler olmasa,ormanda yürüyüşe çıkarak, resim yaparak, kayıkla gezerek, balık avlayarak, yüzerek, müzik dinleyerek ve kitap okuyarak hoşça vakit geçirebilirdik. Gün geçmiyordu ki bir tanıdığımızın ölüm haberini almayalım. Ölü sayısı arttıkça her gün bir rkadaşımızın kayıp haberini beklemeyi öğrendik. Bir süre yaklaşan bir haberci karşısında titrer olduk. Güney’den esen rüzgar bile bir ölüm havasına bürünmüş gibiydi. Ruhum kararmıştı.
Bunlar içimde yatan batıl inanç tohumlarını filizlenmeye teşvik eder nitelikteydi. Bu kitapları ondan habersiz okuyordum. Bu yüzden içinde bulunduğum depresyonun devam etmesine anlam veremiyordu.
Son derece sıcak bir günün ikindisinde elimde bier kitapla açık bir pencerenin yanında oturyordum.. Pencereden dışarı bakınca engin bir manzara görüyordum. Nehir kıyıları ve uzaktaki tepe. Tepenin bana yakın olan yamacı heyelan yüzünden ağaçsız kalmıştı. Düşüncelerim uzun zaman önce okuduğum kitaptan komşu şehri kasıp kavuran korkunç salgına dönmüştü. Gözlerimi kitaptan kaldırınca, tepenin çoplak yamacındaki bir şey dikkatimi çekti – korkunç bir canavar zirveden hızla aşağı iniyordu. Kısa süreden tepenin dibine varıp sık ormanda gözden kayboldu. Bu yaratığı ilk gördüğümde akıl sağlığımdan – en azından gözlerimden şüphe ettim.Kendimi deli olmadığıma ve hayal görmediğime ikna etmem dakikalar aldı. Ama korkarım canavarı tarif ettiğimde ( onu açık seçik görmüş ve aşağı inene kadar iyice incelemiştim ) okuyucularımı ikna etmem kendimi ikna etmemden bile güç olacak. Yaratığın boyutlarını yanından geçtiği ağaçlarınkiyle kıyaslayarak tahmin edebilmiştim – bir kaç dev ağaç o heyelandan kurtulabilmişti -. Böylece en büyük savaş gemilerimizden bile daha büyük olduğu sonucuna vardım. Savaş gemisi diyorum, çünkü canavar gemiye benziyordu – özellikle bizim yetmiş dörtlüklerden birine. Hayvanın ağzı on beş yirmi metrelik bir hortumun ucundaydı. Bu hortum bir fil gövdesi kadar kalındı.Hortumun dibinin yakınında sık siyah kıllar başlıyordu – bunlar bir düzine bufalonun postunu kaplayacak kadar boldu. Bu kılların arasından fırlayan, yabandomuzlarınınkine benzer ama onlardan çok daha büyük iki parlak diş aşağı doğru eğik olarak uzanıyordu. Hortumunun iki yanında da ,ona paralel olarak, yaklaşık birer metrelik iki çubuk uzanmaktaydı. Prizma şeklindeki bu çubuklar saf kristalden yapılmış gibiydi – bazen güneşin ışıklarını muhteşem bir şekilde yansıtıyorlardı. Gövdesi ters duran bir takoz şeklindeydi. Bu gövdeden iki çift kanat çıkıyordu, – kanatların her biri yaklaşık yüz metre uzunluğundaydı – çifteler üst üste duruyordu ve metal pullarla kaplıydılar. Her pulun çapı üç dört metre kadardı. Üst ve alt kanatlar birbirlerine sağlam birer zincirle bağlı olduğunu gördüm. Ama o korkunç yaratığın en tuhaf yanı göğsünün neredeyse tamamını kaplayan parlak beyaz bir kurukafa resmiydi. Sanki o kara gövdenin üstüne bir ressam tarafından çizilmişçesine kusursuzdu. O korkunç hayvana özellikle de göğsündeki resme dehşetle ve hayretle – mantığımla bastırmayı başaramadığım bir kaygıyla bakarken, hortumunun ucundaki ağzın birden açıldığını gördüm. Ağzından öyle yüksek ve kederli bir ses çıktı ki, sanki bir matem çanı çalıyordu. Yaratık tepenin dibinde gözden kaybolurken bayılıp yere yığıldım.
Özellikle bir nokta üstünde ısrarla durduğunu hatirlıyorum: İnsanların yaptıkları incelemelrde yanılmalarının en büyük sebebinin bir nesnenin değerini, yakınlığını yanlış hesaplamaktan dolayı
azımsamaları ya da abartmaları olduğunu söyledi.. ”Mesela” dedi,”demakrasinin tüm dünyaya yayıldığında nasıl bir etki göstereceğini tahmin etmek istiyorsak, bu yayılmanın gerçekleşebileceğini mutlaka dikkate almalıyız. Oysa bana bu noktayı incelemeye değer tek bir yazar söyleyebilir misin?”
Yazar:
En Son Yazıları
- Makale26 Mayıs 2024Homofobik Ne Demektir: Anlamı ve Önemi
- Uncategorized16 Ocak 20212020 Zehirli Kalem Öykü Ödülü’nü Kazanan Belli Oldu
- Uncategorized3 Ocak 2021Kristal Kelepçe Ödülü Sahibini Buldu
- Röportaj13 Ağustos 2020Hale Uzun’la “Derin Gölge” Romanı Hakkında Söyleşi