kapali oda cinayetleri

Kapalı Oda Cinayetleri

Klasik polisiye edebiyatın en gözde temalarından biri, belki de başlıcası olan kapalı oda cinayetlerinin (locked room mystery), yazılması en zor, ama okunması en keyifli romanlar olduğunu düşünmüşümdür hep.

Kapalı oda cinayetleri

Kapalı  bir odada işlenen cinayetin nasıl gerçekleştiği sorusu, çoğu kez katilin kim olduğu ve cinayeti neden işlediği sorularını gölgede bırakır. Çünkü şu açıktır ki kapalı bir odada cinayet işlenmesi imkansızdır..

Bu imkansızlığı incelemeden önce, kapalı odadan ne kastettiğimizi bir ortaya koyalım. Cinayet bir odada işlenmiştir. Görünen kanıtlar, olayın bir cinayet olduğu konusunda kuşkuya yer vermeyecek kadar açıktır. Katil oda kapısından kaçmış olamaz. Çünkü, tanıklar odaya, içerden kilitli olan kapıyı kırarak girebilmişlerdir. Nitekim anahtar kapının üzerindedir. Katilin pencereden kaçması da imkansızdır. Çünkü pencere de içerden sımsıkı kapatılmıştır. Pencere açık ya da aralık bile olsa, tırmanılamayacak kadar yüksektedir. Bütün bunlara şunu da ilave edebiliriz:  Kapı ve pencereden giriş çıkışlar olması halinde bunun, kapı ve pencere önündeki kişilerce görülmesi  ihtimali çok kuvvetlidir.

Bu durumda geriye bir tek baca kalıyor ki, a-Kış aylarında katillerin bunu kullanması düşünülemez; b-Yaz aylarında da herkesin sığabileceği bir yer değildir; c-Sığsa bile, bacanın kirinden kurtulana kadar yakayı ele verme riski çok yüksektir. Eğer bir tabanca sesini takiben, tanıklar odaya doluşmuş ve odada ceset ve cinayet aletinden başka bir şey görememişlerse, katilin, bir hayalet gibi kaçışından daha çok, cinayetin gizli bir mekanizmayla işlendiği de hatıra gelebilir.

Her halükarda, kapalı oda cinayeti,  çok ustaca dizayn edilmiş, okuyucuyu kitabın başından sonuna kadar uğraştıran bir zeka oyunudur. Her büyük yazar, en az bir tane kapalı oda cinayeti romanı/öyküsü yazmıştır. Çünkü, bu işlenmesi imkansız bir cinayettir. İşlenmesi imkansız bir cinayeti, kahramanlarından birine işlettirip, romanın sonunda bunu zeki ve biraz da ekzantrik dedektifinin ağzından ballandıra ballandıra okuyucularına açıklamak, bir polisiye roman yazarının hayatta en çok isteyeceği şeylerden biridir.

Bu temayı işleyen en önemli romanın Gaston Leroux’nun ünlü Sarı Oda’sı olduğunu belki çoğu kişi bilir. Edgar Allan Poe’nun ünlü klasiği, dünyada yazılmış ilk dedektif öyküsü Morg Sokağı’ndaki Cinayet de buram buram bir kapalı oda cinayetidir. Sir Conan Doyle’un harikulade bir Sherlock Holmes öyküsü olan Empty House da basit ama nitelikli bir kapalı oda cinayeti olarak anılabilir. Agatha Christie de bu tekniği zaman zaman kullanmıştır. Örneğin, Noel’de Cinayet, bir mekanizma yoluyla işlenen mükemmel bir kapalı oda cinayetidir.

Hercule Poirot, zengin bir adam olan Simeon Lee’nin konağında Noel’i geçirmektedir. Konak, Lee’nin bütün oğulları, eşleri ve kimi uzak akrabalarının da gelmesiyle oldukça kalabalıktır. Yemekten sonra herkes evin alt katındaki çeşitli odalara dağılmış, kahve ve çaylarını içerken üst kattan korkunç bir ses duyulur. Sanki boğazı kesilen birinin çığlığıdır bu. Başta Poirot olmak üzere bütün misafirler korkunç sesin geldiği, Simeon Lee’nin üst kattaki odasının kapısı önünde toplanırlar. Kapıyı açamazlar çünkü içerden kilitlidir. Anahtar deliğinden bakıldığında, anahtarın takılı olduğu görülmektedir. Bunun üzerine, oldukça kalın ve ağır olan kapı zorlukla kırılarak açılır. Simeon Lee, gürül gürül yanan şöminenin önünde, yerde, kiçük bir kan gölünün ortasında yatmaktadır. Boğazını kesen hançer hemen yanı başındadır. Değerli elmaslarını sakladığı küçük kasası ardına kadar açıktır ve içinde hiçbir şey yoktur. Tırmanılamayacak kadar yüksek olan pencereler kapalıdır ama sadece bir tanesi iyi kapanmamakta, her zaman biraz aralık durmaktadır.

Dışardan birinin odaya gizlice girerek bu cinayeti işlemiş olması imkansızıdır. Aynı şekilde, bütün pencereleri ve kapıyı kilitleyip dışarı çıkması da mümkün değildir. Yeter ki, buharlaşmamış olsun. Bu durumda katil, evdeki konuklardan biridir. Ama herkes birbirine tanıklık yaptığına göre bu ihtimal de devre dışıdır.
Bu işin içinden çıkılamaz durumu Hercule Poirot çözecektir sadece. Kapalı oda cinayetlerine çözüm olarak bir çok teorik yaklaşım önerilebilir. Bu yaklaşımların çoğu, kapalı oda sorununun yaratttığı büyük gerilim ve heyecandan son derece uzak ve basittirler. İnsan bu çözümleri okuyunca, “Hepsi bu muymuş?” demeden duramaz. Örneğin, katilin herkesten önce odaya girmesi ve dikkatleri dağıtarak gerekeni yapmasıdır. Bu gerekeni yapma eylemi, kaşla göz arasında cinayeti o anda işlemek – örneğin bir şırıngayla-, kırılan kapının kilidine cebindeki anahtarı takıvermek ya da açık duran pencereyi kapatmak şeklinde olabilir. Kurbanın ölü taklidi yaparak, daha sonra öldürülmesi de kapalı oda cinayetlerine uygun çözümlerden biridir. Kurbanın, asılmasına gönlünün razı olamayacağı katiline acıdığı için polisin ve dedektifin kafasını karıştırmaya kalkışması da yabana atılmayacak bir çözümdür.

Bu çözümler ve benzerleri, okuyucuda bir hayal kırıklığı yaratma pahasına da olsa, bir çok yazar tarafından kullanılmıştır. Örneğin, hayli karmaşık ve bu yüzden yer yer sıkıcı Üç Tabut romanında, kapalı oda cinayetlerinin ustası Carter Dickson, işlediği bir cinayeti örtbas edeyim derken, olay esnasında aldığı yaralar yüzünden, giren çıkanın bir çok kişi tarafından kontrol edildiği odasında ölüveren bir adamın öyküsünü anlatır bize. Adam, herşeyi farklı göstermek için öyle numaralar yapar ki, en sonunda herkes onun hiç kimsenin girip çıkmadığı, sımsıkı kapalı bir odada esrarengiz bir cinayete kurban gittiğini düşünmek zorunda kalır.
Gizemli polisiye romanda kapalı oda cinayetleri önemli bir yer tutar. Ancak hemen bütün çözüm yolları denendiğinden, yeni bir çözüm üretmek gerçekten günümüz yazarları için çok zordur.

Turgut Şişman

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum