Armağan Tunaboylu’nun bir Metin Çakır klasiği olan romanı için önce şu soruyu soralım. Kimdir bu Metin Çakır? Yazar onu şöyle tanımlıyor: Hercule Poirot kadar zeki, Sherlock Holmes kadar dikkatli, Mike Hammer kadar çapkın, James Bond kadar yakışıklı, Philip Marlowe kadar pervasız…
Yok canım nerede! O, tarihin en ahlaksız, en sahtekar, en korkak, en yalancı, en maço karakteri. Ama insan gene de onu sevmeden edemiyor. Gerçekten öyle bir insan ki onu sevmemek imkansız. Okurken kendisine ne kadar kızsanız da ona inanıyor ve sonuçta o kazansın istiyorsunuz.
Bir yerde her zaman onunla karşılaşma ihtimali var herkesin. Aman dikkat!… Ustaca kullandığı falçatasıyla yüzünüze kendi usulünce bir imza atmasın. Çoğu düşmanının bir yerlerine çiziktirdiği imzası ile meşhurdur Metin Çakır.
Yazarımızın bu haylaz dedektifi, aslında her türlü yasal olmayan işlerin döndüğü, İstanbul’un arka sokaklarında can bulan, izbe bir mahallede kadın satarak yaşamını idame ettiren bıçkın bir delikanlı. Bazı mahallelerin yasaları hiçe sayan kendine göre kuralları vardır. Bu mahalle de öyle… Bu gibi yerlerde kimin ne yaptığı bellidir ama kurallara uymayan insanlar için yazılı olmayan kuralları tanımak zor olsa gerek…
Dedektifimizin mahalle içinde kendine göre saygın bir yeri var. Ama ne zaman bir olay çıksa dönüp dolaşıp onun başına patlıyor. Hoş, öyle bir mahalle ki burası, olaysız geçen tek bir gün yok adeta. Tabii bu olaylar onun başına patlamasa bile, olayları onun üzerine yıkacak bir Asım ağabey gerçeği var. Asım ağabey, mahallenin ortasındaki karakolun başkomiseri. Adaleti ve asayişi, mahallede tek başına sağlamaya çalışan bu iri cüsseli adam, suçluların korkulu rüyası. Mahalle sakinlerinin en çok çekindiği isim. Hakkında türlü türlü efsaneler üretilen bu adam, garip bir şekilde Metin Çakır’ın dostu olduğu kadar düşmanı da aynı zamanda. Ne Asım ağabeyi ondan vazgeçebiliyor ne de Metin Çakır Asım ağabeyinden. Birbirlerini zerre kadar sevmemelerine rağmen, ikisinin bir araya gelip çözemediği olay yok.
Romanın konusuna gelirsek… Mahallede her ne kadar uygulanması zor olsa da bir kurallar zinciri hakim. Kim nereye bakacak, kim nereyi kontrol edecek hep belirli. Her köşe başının bir sahibi var. Günlerden bir gün, Metin Çakır’ın da katıldığı bir toplantının yapıldığı kahvehane silahlı kişiler tarafından taranıyor. Tabii işlenen cinayetin sorumluluğu kahramanımızın üzerine kalıyor. Sonra başlıyor bir curcuna… O suçsuz olduğunu söylese de kimse ona inanmıyor. Düşmanlarının da körüklemesiyle herkesin kendisinin katil olduğundan kuşku duymadığını gören ve kimseyi ikna edemeyen Metin Çakır, çareyi aklanana kadar kaçmakta buluyor.
E, Metin Çakır bu… Bugüne kadar kendi adaletini kendisi sağlamış bir adam. Ne yapıp edip kendini bu badireden mutlaka kurtaracak. O kadar curcunanın içinde çapkınlığı da elden bırakmıyor.
Kişilerin para hırsı için nasıl birbirini sattıklarını, medyanın mafya ile ilişkilerini, ekranda gördüğümüz tanıdık yüzlerin oralara gelmek için nerelerden geçtiklerini anlatan bir kitap “Konsey Cinayetleri”.
Bir yanda gizem, diğer yanda Metin Çakır’ın komik halleri. Mizah ve suçu aynı potada eriten yazarın güçlü kalemi, bizi ağlanacak halimize güldürüyor aslında.
Künye:
Kitabın Adı: Konsey Cinayetleri
Yazarı: Armağan Tunaboylu
Türü: Polisiye roman
Basım Yılı: 2016
Sayfa sayısı: 304
Yayınevi: Oğlak Yayınları
Yazar:
En Son Yazıları
- Polisiye Kitap Tanıtım25 Ocak 2022Konsey Cinayetleri