Film Eleştirisi: Lizzie Borden

Film Eleştirisi: Lizzie Borden

Lizzie Borden’i, polisiye meraklıları bir çok film ve romanın esin kaynağı olan gizemli ve ünlü bir cinayetin baş kahramanı olarak tanırlar. Sitemizde de onunla ilgili geniş bir makale yer almaktadır. (Bkz. Lizzie Borden Kimdir?)
Anne ve babasını öldürme suçlanan genç kadın yargılandıktan sonra, beraat ettiyse de toplumun gözünde   tam olarak aklanamadı. Bir kısım insanlar onun masum olduğuna inandı. En az bir o kadarı da Lizzie Borden’in bir katil olduğunu düşündü.
Olay Amerikan tarihinin mitlerinden biridir. Sadece ilginç öyküsüyle değil, tüyler ürpertici çocuk şarkısıyla da tanınır.
Yüzyıldan biraz daha fazla bir zaman önce ABD’de işlenen bu cinayet, gerek kahramanları, gerek olayın kendisi ve gerekse soruşturmanın çeşitli tanık ve kanıtlarla adım adım ilerleyerek belli bir suçlamaya olanak sağlaması dolayısıyla mükemmel bir polisiye kurgu olarak da ilginçtir. Olayın sonundaki belirsizlik de cinayetin bugüne kadar bitmeyen çeşitli spekülasyonlara konu olmasını sağlamıştır.
Lizzie Borden davası hakkında şimdiye kadar sayısız araştırma yapılmış, bir çok yazar tarafından farklı çözüm önerileri ortaya atılmıştır. Aynı durum, kaleme alınan pek çok öykü ve senaryo için de söylenebilir. Gerçekten de esas öykü, bir çok karmaşık ve hesaba katılıp katılmayacağı önceden kestirilemeyen olgularla doludur. Nelerin kaale alınıp alınmayacağının belirlenmesine göre, herkesin apayrı bir öykü yazmasının mümkün olduğu, son derece girift bir cinayet davasıdır bu.
Örneğin, Alfred Hitchoock Sunar isimli televizyon serisinin 17. episodunda Lizzie Borden öyküsünün farklı bir anlatımı yer alır. 22 haziran 1956 tarihli bu 30 dakikalık kısa filmdeki finalde katilin kimliği açıkça belirtilir. Üstelik çözüm, mantığa ve olgulara son derece uygundur.
Nick Gomez’in  tv filmi ise, iyi bir seyirlik olmanın dışında seyirciye fazla bir şey vaad etmiyor. Bu nedenle biraz belgesel  havası var filmde. Buna karşılık, asıl öykünün bir çok unsuruna sadık kalındığı söylenebilir. “Bir çok” dedim çünkü verilmeyen ya da çabucak geçiştirilen olgular da var. Örneğin, lezbiyenlik teması üzerinde çok az durulmuş. Cinayetten bir gün önce Borden’ları ziyarete gelen akrabadan ise hiç söz edilmemiş.
Filmin en hoş yanlarından biri, neredeyse bire bir kurulmuş olan, Lizzie Borden’in yaşadığı ve cinayetlerin işlendiği Victorian ev. Bu ev hala ayakta ve bir otel olarak kullanılıyor. Cinayet sahneleri fotoğraflardakinin hemen hemen aynısı. Belli ki, Gomez ve arkadaşları, bir tv filmi olmasına rağmen iyi bir araştırma yapmışlar. Oyuncular çok iyi. Mahkeme sahneleri, bütün Amerikan filmlerinde olduğu gibi mükemmel. Filme egemen olan soluk renkler de dönemin havasını çok iyi yansıtmış. Yalnız, 1890’larda geçen bir bir öyküde rock müziğinin ne işi var anlamak mümkün değil. Doğrusu, hiç yakışmamış.
Film, polisiye meraklıları için eğlendirici bir seçim olabilir. Lizzie Borden  olayı hakkında genel bir bilgi edinmek isteyenlerin de kayıtsız kalmamaları gerekir diye düşünüyorum. Filmin süresi 1 saat 27 dakika,yönetmeni Nick Gomez. Orijinal adı: Lizzie Borden Took and Ax. Lizzie Borden’i Christina Ricci oynuyor. 2014 yapımı.
Yazan: Genco Sümer

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum