Konu mobbing olduğunda, ya zorbayı yerden yere vururuz ya da kurbanın derdine düşeriz. Halbuki sürecin çok önemli bir unsuru daha var: izleyiciler!
Üstelik izleyiciler, sürecin belki de en egosantrik oyuncularıdır. Onlar yaşanan savaşın farkındadırlar. Ancak iş kaybetme korkusu, çatışmadan uzak durma güdüsü, kurbana dönüşme ihtimali ve benzeri kaygılarla sessiz kalırlar. Bu kaygıları, vicdan muhasebelerinin önüne geçecek kadar kuvvetlidir. Bu arada; izleyicinin, potansiyel zorba olma ihtimali üzerinde de düşünmek gerekir ama o başka bir yazının konusu olsun.
Mobbing nedir?
Konunun beni enterese eden kısmı, mobbing izleyicisini pençeleri arasına almış “Bystander Effect” ya da “Seyirci Apatisi” olarak adlandırılan tutumdur. Kolektif zeka konusunda yetkin olduğumuzu fakat bu yetkinliği de yanlış yerlerde kullandığımızı gösteren bu etki; başkalarının varlığının, kişinin yardım etme davranışını engellemesi olarak tanımlanmaktadır. Bu tutum seçiminin temelinde; başka seyircilerin de bulunması, dolayısıyla her bir seyircinin, oradakilerden birisinin yardım edeceğini düşünmesi bulunur. Yani, “bu kadar adam içinden elbet biri müdahale eder” “buranın tek çıkıntısı ben miyim?” “bu kadar insan ses etmiyorsa demek ki sorun yok” “acaba yanlış mı anlıyorum?” gibi iç sesler, mobbing izleyicisini ele geçirir. Bu da her bir izleyicinin köşesine çekilip tacizi izlemesi anlamına gelmektedir.
İşin daha da ilginç kısmı; eğer durumun tek şahidi siz iseniz, büyük bir ihtimalle yardım edersiniz. Çünkü aynı olayı sizinle birlikte tecrübe eden bir başkası yoktur. Olaya, ofisinizde çalan yangın alarmına gösterdiğiniz tepkinin aynısını gösterirsiniz. Ofiste yalnızsanız, derhal orayı terk edersiniz. Ama yanınızda başkaları varsa, öncelikle onların tepkilerini kontrol eder, tahliye kararınızı buna göre verirsiniz.
Hal böyleyken, hem izleyiciye hem de kurbana şunları söylemek yerinde olur:
Sayın izleyici; çalışma arkadaşın mobbing zorbası tarafından parça pinçik edildikten sonra, “ay üstünüze afiyet bystander effect’im tuttu da dilim tutuldu” diyebilirsin. Ya da fark yaratırsın, özgür iradeni kullanırsın, effect’i savuşturursun ve aslanlar gibi arkadaşının yanında olup zorbaya dur dersin. Böylece sen de içinde bulunduğun durumun zihnine oynadığı oyunlar nedeniyle bir kurban hâline gelmemiş olursun.
Sevgili Kurban: Eğer zorbalıkla karşı karşıyaysan, sakın ola ki kalabalıklardan medet umma. Bu kadar insan beni fark etmiyor deme boşuna çünkü onlar da kendi effectlerinin kurbanı. Doğru olduğuna inandığın tek bir kişiyi ya da mevkii seç ve direkt oraya seslen. İnan bana destek görme şansın artacaktır.
Tacizden uzak, effectlerden özgürleşmiş bir iş yaşamı dileklerimle..
Ayça Mumkule, Kasım’15
Yazar:
En Son Yazıları
- Makale26 Mayıs 2024Homofobik Ne Demektir: Anlamı ve Önemi
- Uncategorized16 Ocak 20212020 Zehirli Kalem Öykü Ödülü’nü Kazanan Belli Oldu
- Uncategorized3 Ocak 2021Kristal Kelepçe Ödülü Sahibini Buldu
- Röportaj13 Ağustos 2020Hale Uzun’la “Derin Gölge” Romanı Hakkında Söyleşi