Arsenik nedir? Arsenik zehirlenmesi

Arsenik nedir? Arsenik zehirlenmesi

Arsenik yüzyıllardan beri bilinen çok zehirli bir elementtir.  Tıptan endüstrinin çeşitli alanlarına kadar yaygın bir kullanım alanı vardır. Fakat en bilinen kullanımı fare zehiri üretimidir. Ayrıca diğer zararlı böceklerin imhasında kullanılan ilaçların da hammaddesidir. Cinayet ve intihar gibi kriminal olaylarda da yaygın bir biçimde kullanıldığı bilinmektedir.

Arsenik nerede bulunur?

Bir çok deniz hayvanında, yeraltı sularında, boyalarda, içme sularında, kaya ve topraklarda her zaman arseniğe rastlanabilir.

Arsenik nasıl zehirler?

Arsenik hem soluma  hem de ağızdan alma yoluyla canlıları zehirler. Genellikle inorganik arsenik bileşikleri organik olanlardan daha zehirlidir. Genellikle Arsin gazının solunması ciddi zehirlenmelere yol açar. Ağız yoluyla alındığında etkili olan arsenik bileşiği ise Arsenik trioksittir.

Arsin gazı, renksizdir ama sarımsağa benzer bir kokusu vardır. Arsin gazı cevherleri ayrıştırma ve arılaştırma işlemleri esnasında açığa çıkar. Arsenik trioksit ise cam, seramik ve metalurji endüstrisinde kullanılır.

Arsenik zehirlenmesi belirtileri

Akut (hızlı ve kısa süreli) zehirlenmeler genellikle solunum yoluyla veya yüksek dozlarda arsenik alınmasıyla meydana gelir. İnorganik bileşiklerin 100 gram ağızdan alınması ciddi sonuçlar yaratır. 200 gram arsenik trioksit ise öldürür. Akut vakalarda dudaklarda yanma ve yutma güçlüğü ilk belirtlerdir. Bunu mid ağrıları ve kramlar, ardından da ishal izler.Sonunda koma ve ölüm meydana gelir. Şiddetli zehirlenmelerde ölüm bir iki saat içinde gerçekleşebilir. Bu süre maksimum 24 saattir.
Kronik arsenik zehirlenmelerinin ilk belirtisi ise ishal ve deride renk koyulaşmasıdır. Diğer belirtiler ise, nefes ve terin sarımsak kokması, ödem, aşırı salya ve yaygın kaşıntı olarak sıralanabilir. Mide krampları, gastrit ağrılarına benzer ağrılar ve daha ilerki safhalarda felçe kadar gidebilecek iç organ hasarları yaşanır.
Arsenik zehirlenmesi ve tedavisi
Gerek akut ve gerekse kronik arsenik zehirlenmesinde tedavi yöntemi aynıdır. Bu amaçla şelatör denen ve vücutta biriken metalleri dışarı atmak için kullanılan moleküller kullanılır. Bu metal şelatörleri, kas içine enjekte edilerek tedavi uygulanır.
İnsanı öldüren zehirler

Tarih boyunca en gözde cinayet aracı hep zehirler olagelmiştir.

Bunun en önemli sebebi, sonucun kesin ve kısa bir süre içinde olmasıdır. İlk çağlarda özellikle bitkilerden elde edilen zehirler en makbul olanlarıydı. Mesela Sokrates’in içmek zorunda kaldığı baldıran otu  oldukça kuvvetli bir zehirdi.

Agatha Christie’nin Zehirleri

Zehirlere olan merakıyla bilinen Agatha Christie de pek çok eserinde bu bilgisini okuyularına aktarmaktan çılgınca bir mutluluk duymuş olmalı.

En güzel romanlarından biri olan Beş Küçük Domuz‘da  ressam Amyas Crale’in ölümüne yol açan coniine, asırlar önce Sokratesi de öldüren baldıran otundan elde edilen zehirli bir bileşiktir. Bir başka öyküsünde ise bahçeden toplanan maydanozların arasına karışan yüksük otları büyük bir felakete sebep olur. O akşam yemeğinde aile fertlerinin tamamına yakını zehirlenir ve yarısından çoğu ölür.

Porsuk Ağacı Cinayeti‘ndeyse, katil cinayetini porsuk ağacının zehirli meyvalarıyla işler.
Güney Amerika  yerlilerinin kullandıkları meşhur kürar da bitkisel bir alkaloiddir.
Bitkilerden elde edilen bileşiklere karşılık ayvanlardan elde edilen zehirler de eski devirlerin en gözde cinayet araçlarıydı. Özellikle yılan ve akrepler bunların başında geliyordu. Zaman zaman bu hayvanların doğrudan kendileri de cinayet aracı olarak kullanılıyordu. Kleopatra’dan Borgia’lara kadar saray içinde dönen entrikaların kesin çözümü genellikle yiyeceklere ve içkilere karıştırılmış bu zehirlerle sağlanıyordu. Krallar, kraliçeler, istemedikleri kişilerden, önlerine çıkan engellerden bu sayede kolayca kurtuluyorlardı.
Cinayet sadece asiller mahsus bir faaliyet değildi elbette. Halk arasında da anlaşmazlıklar, düşmanlıklar çoğu kez cinayetle son buluyordu. Ve zehir en yaygın cinayet aracıydı. Bu yüzden, zehir üretenler, depolayanlar, satanlar, cinayet işleyenlerden daha ağır cezalara çarptırılıyorlardı.

Zehirlerin etkisini çabuk göstermesi ve tipik belirtilerle ortaya çıkması, onların teşhis edilmesini zamanla kolaylaştırdı.

Arsenik

Eğer sekizinci yüzyılda yaşayan Arap simyacı  Cabir Bin Hayyan’ın gereksiz gayretleri olmasaydı, caniler zehirle adam öldürmeye çok daha erken bir dönemde veda edebilirlerdi. Ama öyle olmadı. Cabir Bin Hayyan, başka işi gücü yokmuş gibi, beyaz renkli, tatsız ve kokusuz , toz halinde bir zehir elde etmeyi başardı. Bu, gelecek yüz yıllara damgasını vuracak olan arsenik anhidrit (arsenik-3-oksit) idi.
Arsenik, aslında eskiden beri bilinen bir maddeydi. Ama bu toz bilinen tüm arsenik bileşiklerinden daha zehirliydi. Ve en önemlisi,bu tozla bir kişinin arsenikten zehirlendiğini anlamak imkansızdı. Çünkü belirtileri, eski devirlerde yaygın ve ölümcül olan barsak hastalıklarına benziyordu. Birkaç yüz gram doz, bir insanı öldürmek için yeterliydi. Bu kadarcık bir madde içkiye  ya da  yemeğe karıştırıldığında, kokusuz ve tadsız olduğundan, kurban tarafından anlaşılması imkansızdı. Oysa diğer zehirler kolayca tanınabiliyorlardı.

Örneğin Agatha Christie‘nin Beş Küçük Domuz romanında ressam Amyas Crale, içine coniine katılmış birayı içince, “Bugün de bütün biraların tadı kötü,” demiş, yani, coniine’in acı tadını farketmişti. Tabii iş işten geçmişti o ayrı.Arsenik kısa sürede bütün zehirlerin yerini aldı. Kullanılması kolay olduğu kadar temin edilmesi de kolaydı. Evdeki böcekleri ve fareleri öldürmek için ecza dükkanlarında sorgusuz sualsiz satılıyordu.

Arseniği iki şekilde kullanmak mümkündü. Birincisi yüksek dozda vücuda girişini sağlayarak kısa süre içinde ölümü gerçekleştirebilirdi. Ancak bu katillerin pek tercih ettikleri bir yol değildi. Ancak sıkıştıklarında, ve zaman darlığında bu yöntem deneniyordu. İkinci usul ise arseniği azar azar vermekti ki, asıl revaçta olan buydu. Bu şekilde zehirlenen bir kişinin ölümü yavaş yavaş gerçekleşmekte, bazan haftalarca sürmekteydi. Zehirlenmenin belirtilerini, gastrit ve barsak hastalıklarından ayırmanın imkanı yoktu. 19. yüzyıla kadar, tıbbın yeterince gelişmemiş olması dolayısıyla, insanların mide ve barsak iltihaplarından ölmeleri hiçbir doktoru şaşırtmamaktaydı. Belirgin birşüphe olmadıkça, arsenik yoluyla bilinçli bir şekilde zehirlenerek öldürülmüş insanların ölüm raporları kronik gastrite dayandırılarak kolayca verilebiliyordu.

İngiltere’nin ilk seri katili

19. yüzyılda İngiltere’de yaşayan Mary Ann Cotton adındaki bir kadın, 20 yıllık bir süre içinde tam 21 kişiyi arsenikle zehirleyerek öldürdü. Aynı zamanda İngiltereni ilk seri cinayetler işleyen kadını olan Mary, Dorset’teki mahkemede yapılan sorgulamasında bu suçları sigortadan para almak amacıyla işlediğini itiraf etmişti. 24 Mart 1873’te asılarak idam edilen cani kadının bütün kurbanlarının ölüm tutanaklarında  akut gastrit ya da barsak iltihabından öldükleri yazılıydı.

Arseniğin geride bir iz bırakmaması onu en tercih edilen zehirler listesinde ilk sıraya oturtmuştu.. Yaşlı amcaların, teyze ve halaların miras yüzünden öldürülmelerinde en fazla başvurulan araç arsenikti. Bu olgu, ona miras tozu denilmesine yol açmıştı.

Arseniğin saltanatı 1841 yılında sarsıldı. İlk kez bu tarihte İspanyol zehirbilimci Mathieu Orfila, arseniği teşhis edecek bir yöntem geliştirdi ve bunu LaFarge davasında uyguladı. Madam Mari Lafarge kocasını arsenikle öldürmek suçuyla yargılanmış, ancak yemekte arsenik saptanmasına rağmen , cesette arsenik bulunamamıştı. Mahkemeye dahil olan Orfila, kendi yöntemleriyle, cesette de arsenik olduğunu ortaya çıkardı.

Buna rağmen arsenik kullanımından kolay kolay vaz geçildiği sanılmasın. Bütün bir Viktorya dönemi Arsenik kullanımının altın çağıdır.

Günümüzde Arsenik nerede nasıl kullanılır?

Günümüzde arsenikle cinayet işlemek, tıp ve kimya bilimlerindeki ilerlemeler, gelişen analitik teknikler doloayısıyla bir hayli gözden düşmüştür. Artık yapılan otopsilerde arsenik zehirlenmesi izlerine kolayca ulaşılmaktadır. Üstelik aradan yıllar geçse bile bu mümkündür.
Zehir yoluyla işlenen  cinayetlerin sayısında da dramatik bair azalma vardır. Örneğin, en çok cinayetin işlendiği ülkelerden biri olan ABD’de 1989 yılında, kayıtlı 18.954 cinayet vakasından sadece 28 tanesi zehirle gerçekleştirilmiştir. Tabii, şu da var: Zehir, biraz da Avrupa’ya ve eski dünyaya ait bir nesnedir. Nitekim, Amerikan polisiyesinde neredeyse hiç yer almazken, İngiliz polisiyesinde adeta resmi geçit yapar.
Genco Sümer

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum