Tebelleş 2

Tebelleş

Tebelleş oldu başıma. Tebelleş dedim, bela değil, kara bela da değil. Sadece tebelleş oldu başıma, başıma; tam baş ucuma. Soydum elmayı soyar gibi dertlerimi ruhumdan. Ruhum üşüyor, titriyor. Evet evet, üşüyorum gerçekten. Kendini ısıtamayan sobanın ateşi cılız mı cılız. Beni de ısıtamıyor. Kar yok, ama ayaz var. Kar olmadan olan ayazlar kar gelecek dedirtiyor. Ama sadece dedirtiyor. Gelmiyor o kar. Kartopu savaşı sevemem ama kartopuyla oynamayı severim. Kartopu, toplu kar, ya da kardan toplar, bir sürü, sürü sürü toplar, ama kardan. Yoklar ama, ayaza rağmen yoklar.

Sobaya odun da yok fazla. Elmanın kabuğu ne güzel kokar yanan sobanın üstünde. Elma kızıyor bana kabuksuz kaldı. Kabuk yanıyor inceden, kokusu tüm odada. Elma karardı elbisesi yok diye. İçim karardı benim de dışım aynı. Bahar gelecek, gelecek bahar da gelecek, biliyorum. Gelse, kapıyı çalar, açar mıyım ben kapıyı? Açarım, ama kaç kez çalarsa? Bilmem, uyumak istiyorum, kış uykusu ya da baharı bekleme uykusu. Bildiğin uyku, rüyalı, rüyasız, gözlerini kapatarak olanından. Gözü açık uyuyan kimseler de var, var ama görmezler. Gözleri açık uyuyanlar rüya da görmez, burnuna konan kara sineği de görmez. Kara sinekler alınganlardır sivri sineklere göre. Bok sineği ne yapsın. Boka tek konan o mu ki? Konar konar, sivrisi de karası da boka konar. Konar konar. Peki, kokan nedir? Elma kabuğu yanınca bok gibi kokar. Ev kokar, soba korkar, elma çıplak, kararır, sinekler adalet arar, avukatları ben olurum bu boktan davada.

Aç karnımı doyurmak için, açlıktan ölmemek için, mahalle mahalle gezerim. Geziyorum da ne yapıyorum, para kazanıyorum. Kazanmak, para kazanmak, parayı bulmak mı kazanmak mı? Kazan-kazan, leğen-leğen diye bağırmak. Çamaşır asan kadınlar varsa balkonlarda, sesim daha gür çıkar elbet. Gür ses, ama ucuz leğenler, plastik tabureler ama sesim nasıl da gür. Şakıyorum bülbül gibi, lazımlık satan bir bülbül gibi. Ekmek parası, bazen de kahvede okey parası. Çifte okeye gidenleri patlatmayı çok severim ama ben gitmem çifte. Gitsem de varamam. Nefesim yetse, nefsim yetmez.

Kahveci tepeledi beni, tepem olamadı ama kıçımda tekmesinin izi oldu. Mekânı var diye üstün benden, mekânı var diye ben ondan ezik. Ezilmedim ama o ezmeyi seviyor. Seviyor mu yoksa başkacasını bilmiyor mu, bilmiyorum. Takılıyorum tekme izi kıçımda, içimde susturulmuş dış sesim. “O da adam mıymış, armudun dibine elma mı düşermiş?” diye sesleniyor iç organlarımda yankılanarak. Babası babamın kankasıydı. Aralarında hesap kitap olmazdı. Kahveler içilir, beyaz peynir-domates tostlar cayır cayırdı okey masalarında. Taşlar yağ olmasın diye tost arası yapılırdı. Devre arası gibi tost arası, ama herkes aynı sandalyede. Taşları aynı sandalyede çalmaya devam.

Ben yine iyiyim, babam hamaldı. Hamal olmak, leğen satmak, leğen satan ya da hamal olan. Hamala leğen taşıtan, leğene hamalı koyup taşıyan. Leğenlerden ve hamaldan nefret eden. Ha işte o ben.

Gözünü bahara açan, tam açamasa da kırpan, kırpıp kırpıp sonra bir süre yumulu tutan. Ben yumulu gözlerimle neler görürüm ben? Yumulu gözlerim, kesik dilim, tıkalı burnum, kulaklarım ise kepçe. Kepçe ama çorba kepçesi, en derininden, sapı en ince olanından. Fare tıkırtısını duyar bu kepçeler, duyarım duyarım, duyarlıyım tüm farelere.

Okulda gülmeselerdi kepçelerime, kahveci olurdum belki. Böyle her masaya ısmarlasam kaşarlı tosttan. Beyaz peynirli domatesli değil ama, çift kaşarlı, çiftin çifti de olur. Erisin kaysın kaşarın yarısı arasında. Dostluklar baki kalsın masamızda.

Kahveci yaklaştığımı gördü. Leğenleri çektim kapısının önüne.  Yüzünün lanetli tarafını döndürdü. Belinde sıralı meyve bıçakları. Tekmeler mi yine beni? Yoksa çürük elma muamelesi mi? Çürüğüm varsa da benden değil. Çürük olmak kaderim, suçum değil. Çürüğümü yeme kardeş, kabuğumu da soyma. Kabuksuz ayaz var bana, kararmak da var sonrasında.

Okey oynasak ama kahveci gitse. Babalarımızın anısına uğramasa bana bugün. Çalmam taş falan, oynarım harbisinden. Hem harbisinden hem de keyiflisinden. Ben keyiflenince masa da keyiflenir. Domatesler erir peynirin içinde bir kabuğu kalır. Kabuğu olmayan ne var bilemedim.

Ha köpek leşi ha ben. İkimizi de yoldan toplayan yok. Leşim mi olur cesedim mi? Ölümü yıkayan karar versin. Leş olmak için az kirliyim, ama kimse ölçemez. Var üstümde bir kara leke babamdan gelen, ufak leke esasında ama çıkmaz çamaşır suyuyla bile. Yıkandım yıkandım, yalnızlıkla çitilendim, çay bardağında rakılarla durulandım. Ama temiz pak olamadım. Kokmadım da ama temiz de olamadım.

Yazar:

Erdem Kıralı
En Son Yazıları

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum