Her İstanbul’a gidişimde sahafları da mutlaka ziyaret ederim. Bayazıt ve Kadıköy’deki eski kitap satan dükkanlara mutlaka uğrarım. Gene öyle yaptım ve koca bir çanta dolusu kitapla Londra’ya geri döndüm.
Aldığım kitaplar arasında 1973 yılında basılmış bir de Agatha Christie romanı vardı. Onu görünce hem şaşırmış, hem de sevinmiştim. Şaşırmıştım, çünkü Agatha Christie’nin bütün romanlarını okuduğumu sanıyordum. Ama kitabın sayfalarını şöyle bir karıştırınca, okuduklarımın bana hiç tanıdık gelmediğini hemen farkettim. Özellikle isimler, belleğime alabildiğine yabancıydı. Bu da beni sevindirdi. İnanılması zor ama, okumadığım bir Agatha Christie romanı bulmuştum. Doğrusu bu benim için çok heyecan verici bir durumdu.
En son yeni bir Agatha Christie okuyuşumun üzerinden neredeyse 30 yıl geçmişti. Bu süre boyunca hep tekrarlar yapmış, kitapların çoğunu neredeyse ezberleyecek hale gelmiştim. Bu nedenle Kadıköy’deki bir sahaftan aldığım bu kitap benim için çok değerliydi.
Londra’ya gelince, ilk işim romanı okumaya başlamak oldu. Kitabın adı “Ölüm Kapıda Bekliyor” idi. Altın Kitaplar, her zaman yaptığı gibi, anlamsız, muhtemelen konuyla ve orijinaliyle alakası olmayan bir isim vermişti romana. (Bkz.: Agatha Christie Romanlarında Türkçe İsim Sorunu) Yayın evinin son yıllarda eski politikasını terkettiğini, romanlara aslına uygun ya da yakın isimler verdiğini görüyoruz. Ama yetmişli yıllarda ölüm üzerine çeşitlemeler yapmayı tercih ediyorlardı. Bu yüzden Ölüm Büyüsü, Ölüm Adası, Ölüm Saatleri, Koltuktaki Ölü, Uyuyan Ölüm, Ölümle Randevu, Ölüm Sessiz Geldi, Ölüm Çığlığı gibi, içerikle uzak yakın alakası olmayan, ticari adlarla yayınlanıyordu Agatha Christie kitapları.
“Ölüm Kapıda Bekliyordu” 1973 yılında basılmıştı. Bundan dolayı, ölümlü bir adın ona da reva görülmesi yadırgatıcı değildi. Keza, romanın çevirisinin Gönül Suveren’e ait olması da insanın içindeki kuşku bulutlarını dağıtıyordu. Ne de olsa, yayınevinin bütün Agatha Christie romanlarını aynı isim çevirmişti. Ve son olarak, “Ölüm Kapıda Bekliyordu”, Altın Kitaplar Yayınevi’nin Polis Romanları Serisi’nden yayınlanan 32 numaralı kitaptı.
Eh, bu kadar kanıt olunca ve buna bir de Altın Kitaplar’ın saygınlığı eklenince romanın Agatha Christie’ye ait olduğundan kuşku duymak zorlaşıyordu. Evet, üslup, entrika, kurgu, karakterler, bütün bunlar sanki Agatha Christie’nin elinden çıkmış gibiydi. Ama gene de bir farklılık vardı ya da bana öyle geliyordu.
Romandaki anlatıma sinmiş Agatha Christie havasının olanca ağırlığına rağmen,ayrıksı bazı cümleler dikkatimi çekmişti. Birkaç örnek vereyim:
-Adam, motoru olmayan bir makineye benziyor.
-Elsie, ufak tefek, Dartmoor midillisi kadar hırçın bir mahluktu.
-Eğer salonun ortasında birdenbire bir yılan başını kaldırarak, ıslık çalar gibi sesler çıkarsaydı, dinleyiciler bu kadar donup kalmazlardı.
-Tom, kendisine baktığı zaman sanki gidip yüzünü yıkama arzusuna kapılmış gibi bir ifade belirirdi suratında.
Agatha Christie’nin bu tarz metaforlar kullandığını daha önce hiç görmemiştim. İçimdeki kuşkuyu besleyen bu cümleler beni kapsamlı bir araştırma yapmaya zorluyordu. Ben de yaptım. İlk iş olarak Agatha Christie’nin bütün kitaplarına ilişkin listeyi kontrol ettim. “Ölüm Kapıda Bekliyordu” romanının orijinal adı kitabın üzerinde yazmıyordu. Bu nedenle, bütün romanları, konularını dikkate alarak tek tek inceledim. Listedekilerin hepsi daha önce okuduğum, bildiğim bir romana karşılık geliyordu. Hayır, “Ölüm Kapıda Bekliyordu”, bu listeye dahil değildi.
Öyleyse?
Öyleyse bunun tek bir anlamı olabilirdi, bu Agatha Christie’nin bir romanı değildi. Bir başka yazarındı ve Altın Kitaplar bunu Agatha Christie imzasıyla yayınlamıştı.
Bu teorimi nasıl kanıtlayabilirdim? Aklıma ilk gelen Google oldu. Önce romanın kahramanı Avukat Crook’un adını yazdım. Ama bir sonuç elde edemedim. Arkasından birkaç karakter adıyla birlikte mystery novel kelimelerini girdim. İşte o zaman bütün gerçek önümdeki ekrana dökülüverdi.
Romanın orijinal adı “He Came By Night”di. 1944 yılında basılmıştı. Yazarı ise, Anthony Gilbert idi. Aslında bu, Lucy Beatrice Malleson’ın romanlarında kullandığı takma adıydı. 1899-1973 yılları arasında yaşamış olan Lucy Beatrice Malleson tam anlamıyla klasik polisiyenin altın çağına özgü eserler veren bir İngiliz yazarıydı. 69 polisiye roman yazmıştı, bunun 51 tanesi en bilinen karakteri Avukat Arthur Croock’a aitti.
Sonuç olarak ne yazabilirim? Altın Kitaplar’ın bu hatasına (!) üzülsem mi, Türkiye’de hiç tanınmayan bir İngiliz polisiye yazarıyla buluştuğuma sevinsem mi bilemiyorum. Umarım, yayınevi için bu gerçekten bir hatadır. Aksi halde yazarın telif haklarından tutun, okuyucuya karşı sorumluluğuna kadar uzanan bir dizi etik sorunla karşı karşıyayız demektir. Diğer yandan, Anthony Gilbert’in çok başarılı bir polisiye yazarı olduğunu söylemeden geçmemem gerekir. Son derece akıcı, rahat bir dili var. Agatha Christie’ye benzeyen bir anlatıma sahip. Sık sık onun gibi İngiltere’ye ve İngiliz halkına, İngiliz yaşam tarzına vurgular yapıyor. Tipik bir Altın Çağ yazarı. Bu bakımdan, Agatha Christie hayranları için yeni bir kaynak. Christie’yi sevenler, Gilberti de aynı keyifle okuyacaklardır eminim. Kitaplarının çoğunun -biri dışında!- çevrilmemiş olması, onu bir hazineye dönüştürebilir.
Yazar:
- Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.
En Son Yazıları
- Makale20 Mayıs 2024Femme Fatale Nedir? Edebiyat ve Sinemada Kötü Kadın Tiplemesi
- Agatha Christie15 Mayıs 2024Agatha Christie Kitaplarını Hangi Sırayla Okumalısınız?
- Makale14 Mayıs 2024Sharon Tate Cinayeti: Roman Polanski’nin Eşinin Korkunç Ölümü
- Polisiye Kitap Tanıtım6 Ağustos 2020J.W. Stephenson İle Sahte Banknot Dosyası Romanı Üzerine Söyleşi