Baştan uyarayım, yukarıdaki başlığa bakıp da tamamen Aile Sırrı romanı hakkında değerlendirme içeren bir yazı okuyacağınızı düşündüyseniz çok yanılıyorsunuz. Kabul, aralarda ufak ipuçları verebilirim elbette ama bu yazı benim sırlarımdan bahsedecek…
Bir Percule Hoirot macerasının yazılmakta olduğunu biliyordum. Evet, doğrudan ilk ağızdan öğrenmiş olmanın gururuyla harmanlanmış, uzun soluklu bir bekleyişti yani benimkisi. Percule Hoirot karakterini daha önceden tanıyordum. Sağlam bir dedektif olduğunu bilecek kadar… Bu da sabırsızlığımı artırıyordu. Üstüne bir de Gencoy Sümer’in, Feneryolu Cinayetleri’ndeki başarısı eklenince, yeni kitabın tanıtımları daha sosyal platformlarda duyurulduğu anda, içimden yükselen, “Benim olmalı… Benim olmalı… Hemen okunmalı…”çığlıklarını susturamadım. İlk iş, o sırada İstanbul’da bulunan annemi aradım. Malum benim bulunduğum bozkırdan daha önce ulaşır bir kitap o nadide şehirde raflara… Annemin kitapçılara üç beş sefer yapmasına sebep olmuştum ama elimiz boş dönüyorduk bu seferlerden. Nasıl bir meraksa, yayınevine bile yazdım, sağ olsunlar bilgilendirme nezaketini gösterdiler. Yıl sonu işleri, dağıtımcıların yoğunluğu… Makul sebeplerle ufak bir bekleme süresi bildirdiler. Peki ben o kadar bekleyebilir miydim? Geriye bir tek çözümüm kalmıştı: İnternet alışverişi.
İşte şimdi, tam da burada size benimle ilgili bir itirafta bulunmalıyım. Ben internetten alışveriş nasıl yapılıyor bilmem ki! Siz de, bu itirafta ilk bulunduğumda bir arkadaşın yaptığı gibi, kınayabilirsiniz beni. Bu devirde, diyebilirsiniz de. Hatta durun, bir şey daha diyeyim tam olsun; ben hala internet alışverişi için illa kredi kartı gerek zannedecek kadar uzaktım olaydan. Kredi kartı kullanmayı bırakalı da on seneyi geçti. Şimdi hakkımda bu gerçeği de öğrendiğinize göre, kitabı ne kadar merak ettiğimi, okuyabilmek için nasıl sabırsızlandığımı biraz daha iyi anlayabilirsiniz.
Dedektif Romanı Aile Sırrı
Bir kere kafama koymuşum, o iki kitap da bir an önce okunacak. (Diğeri de Aile Sırrı ile aynı zamanda yayınlanan, Gencoy Sümer’in diğer kitabı Göl Kıyısındaki Ev.) Kendimce büyük bir başarıya bu şekilde imza attım işte. Okurluk tarihimin ilk internet alışverişini yaptım. Ne giyim, ne gıda, ne bir aksesuar hevesi… Sadece okuma sevdasından… Sipariş verildi. Bekleyiş süreci başladı.
Haydi şimdi hep birlikte zamanı biraz geriye alalım. Ocak ayının dördüncü gününü biraz hastalıktan mustarip, biraz iş yoğunluğundan yorgun zar zor akşama ulaştırdım. Günlerdir sıcak bir şeyler içmekle tedavi etmeye çalıştığım boğazımdaki ağrıya rağmen biraz “çığlık”attım. Can sıkıntısından, acemice şiir seslendirdim diyeyim buna. Sonra aldım elime Agatha Christie’nin bir kitabını, yattığım yerden okuyayım, dedim. Saat 21.05 kapı çaldı ve kargomu benim yerime karşılayan kuzen emaneti teslim etti. Kapıda lafladık biraz kuzenle. Kutu açıldı sabırsızlıkla. Agatha bunca yıl beklemiş, az daha bekleyebilir, dedim ve bıraktım kitabı düşünmeden. Hemen bir kahve yapıverdim. Dizdim gelen kitapları yere. “Göl Kıyısındaki Ev” mi yoksa “Aile Sırrı”mı? (Bir kitabım daha var ama onu yaklaşan tatilime saklamak niyetindeyim.) Bakıştık bir süre kitaplarla. Ooo piti piti deyip saysam mı, diye gülsem de kendi kendime, gönlümden geçeni yaptım elbette. Saat 21.45 başladım Aile Sırrı’nı okumaya. Daha ilk sayfalarda biliyordum bu gece biteceğini. Arada kızıma bisküvi-kahve siparişini hazırlarken de, ocağın başında süt ısıtırken bile okuyacağımı da… Kimi ayaklar koltuğun tepesinde, kimi yastıklar benim tepemde, kimi ayakta, kimi yerde geçen bir okuma sürecinin sonunda, saat 00.05’te artık ailenin sırrına vakıftım. Yüzümde bir tebessüm ile kapattım kitabın kapağını.
Şimdi neler düşündüğümü detay detay yazsam henüz okumamış olan okuyucuya da ipuçlarını ince ince dokumuş olan yazara da ayıp etmiş olurum. Ne diyordu buna gençler; “Spoiler vermemeliyim”. Yine de benden duymuş olmayın ama bir Agatha Christie hayranıysanız bu anlatım tarzı, sizi de çok etkileyecek. Kitabın ortalarında bir yerde kendi kendime şu cümleyi kurdum; “Funda sen Agatha’yı elinden bıraktığına emin misin?” Fazla iddialı mı geldi bu size? Gelmesin. Çünkü bana göre Gencoy Sümer’in kasıtlı olarak okuyucuya sunduğu benzer tat sadece kitaptaki dedektifimizin adıyla sınırlı değil. Olayların İngiltere’de geçişiyle de… Ya da katilimizin bıraktığı notla da sınırlı değil. Aralara ustaca serpilmiş benzer göndermelerle birlikte, kalemine aşina olanlar için kolay fark edilebilecek Gencoy Sümer izleri kitapta sizi mest edecek.
“Şimdi olay çok karlı bir günde Londra’da…”, diye anlatmaya başlamamak için kendi kendime verdiğim mücadeleyi başarıyla kazandım sayıyorum. Aile Sırrı kitabı üzerine yazmayacağım, demiştim en başta. Ben bu sırra nasıl vakıf oldum yazısı ile size istediğinizi verememiş olabilirim. Tanıtım bülteni ile idare edebilirsiniz bir süre daha. Kelamımı buraya kadar okuduysanız eğer biliyorum ki bir süredir içimde beni kıpır kıpır eden heyecanımdan ve merakımdan size de bulaştı. Benim gibi çağı geç yakalayan biri bile bu kitap için bir aşama kaydettiyse siz neden bekleyeceksiniz ki, internetten sipariş edebilirsiniz.
Yazar:
En Son Yazıları
- Polisiye Dizi19 Nisan 2022Sherlock
- Polisiye Kitap Tanıtım22 Mart 2020FİRİŞTEGÂN’IN ARDINDAN
- Polisiye Kitap Tanıtım26 Şubat 2019POLİSİYE KİTAP AİLE SIRRI ÜZERİNE
- Polisiye edebiyat3 Şubat 2017Simirna Kızılı