Altın Balık 2

Altın Balık

Kaçımız bir bilgisayar oyunu başında saatlerimizi hatta günlerimizi geçirmemişizdir? Ya da hangimiz, ‘oğlum kalk artık o bilgisayarın başından,’ diye bağırmamışızdır? Peki ya oynadığınız oyunda bastığınız tek bir tuşla yaşadığınız şehri cehenneme çeviren bir bombayı patlatmak…  Çok mu abartılı geldi? Haklısınız, hayatımıza sınırsızca soktuğumuz, en özel alanlarımızda bile yanımızdan ayırmadığımız kameralı, mikrofonlu, konum algılayabilen akıllı cihazlarımızın bizleri kapısından içeri soktuğu sanal dünya hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.

Genç yazar Onur Okan, Altın Balık kitabında bizleri her an içinde olduğumuz ama aslında hiç bilmediğimiz bu siber dünyaya taşıyor. 2020 yılında, Portakal Kitap etiketiyle okuyucuya sunulan Altın Balık, bir nefeste okuyacağınız fantastik macera türü bir polisiye roman.

Onur Okan kitap projesine başlarken bir süper kahraman yazmak istemiş.  Ancak ülkemizin deri tayt giyen bir kahramana hazır olmadığını öngörerek, kalemiyle daha bizden bir karakter olan Samet’i şekillendirmiş.

Her süper kahraman gibi Samet’in de özel bir gücü var elbette: Psikometri. Halk arasında medyumluk olarak tanımlanan bir durum bu Psikometri. Dokunduğu yerlerdeki yaşanmışlıkların izleri Samet’in beyninde üç boyutlu görüntüler olarak canlanıyor.  Her temas bir iz bırakır diyorlar  ya, Altın Balık’ımız işte bu izleri okuyabiliyor.

Fazla mı fantastik geldi?

Aslında değil. Samet küçük yaşta geçirdiği travmalar sonrası bu yeteneğin sahibi olmuş.  Beyin kimyasının, yaşanılan olaylar sonrasında değişebildiği bilimsel olarak kabul gören bir durum. Ve sadece %10’unu kullanabildiğimiz beynimizin bu oran %11’e çıkınca bizlere neler yaptırabileceğini ise hiçbir bilim insanı henüz çözebilmiş değil.

Hikâyemizde, koca bir okyanusun içinde tek bir Altın Balık olan Samet, saklı gizli bir hayat yaşamayı tercih etmiş. Süper gücü, Samet için bir lanet olmuş. O da bilgisayarının başında bir dünya kurmuş kendine.

Bir balıkçı olduğunu düşün… Böyle bir balığın olsaydı ne yapardın?

Bu düşündüren sözlerle başlıyor kitabımız. Ve süper kahramanımız tecrit edilmiş hayatını, var olmayan ülkesinin kaptan Hook’u olarak sessizce yaşamaya devam ederken şehrin göbeğinde bir bomba patlıyor.

Neye inanıyorsunuz?

Bir sabah ansızın yüzlerce insanın yaşamını alan bombacı milyonların izlediği bir canlı yayında bu soruyu soruyor ve ikinci bombayı bulabilecek kişinin ipuçlarını veriyor. Kötü adamlar çoktan Samet’in peşine düşmüşlerken, artık polis de Kaptan Hook’u aramaya başlıyor ve Altın Balık’ımız tek korunağı olan evinden ayrılmak zorunda kalıyor.

Altın Balık farklı konusu, oturmuş karakterleri, abartısız ve sıkmayan anlatımı, tertemiz yazım dili ile okurken zevk aldıran bir roman. Yazarın kendinden emin karakteri ve güçlü kişiliği okuduğumuz her sayfada kendini gösteriyor. Hikâye hiç durmaksızın ve hep merak uyandıran bir tempoda ilerliyor. Bununla birlikte tek kelimeyi bile atlamadan, dahası her sözcüğü gerçekten sindirerek okumak ihtiyacı uyandırıyor okuyucuda.

Onur Okan, bize kapılarını araladığı siber dünyada yapılabilecekler hakkında ipuçları veriyor. Bunu, gerçekten yaşanmış bir olay olan SGK ilaç dolandırıcılığına bağlıyor. Olayın sadece maddi kayıplara sebep olmadığını, yaşamak için ihtiyaçları olan ilaçlara ulaşamayan hastaların trajik hikâyeleriyle birlikte başarıyla anlatıyor.

Ben, burnu havada siber polisimizi ve gözü hep kaçmakta olan süper kahramanımızı çok sevdim. Umarım yeni maceralarda buluşuruz diyeceğim, bir Derin Gezmiş klişesi olacak. Seri kitapları severim.

Kalemine, emeğine sağlık Onur Okan.

Yazar:

Derin Gezmiş

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum