Polisiye Hikaye Oku Dövmeci Katil

Polisiye Hikaye Oku Dövmeci Katil

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 1

Elektrikli testerenin vızıltısını tekrar duyan kurban, işkencecisine yalvarırcasına baktı. Dişleri ve çene kemikleri un ufak olmayıp konuşabilse belki yalvaracaktı da. Beyaz ekranda her göründüğünde kadınların içini titreten yakışıklı yüzü şu anda yeryüzünde tek bir insanın bile tanıyamayacağı haldeydi. İşte her şey bitmişti. Bunun adı bedeldi. Gizli günahlarının cezası işte bu günlerdir parmağının ucunu bile görmediği simsiyah yaratıktı.

Dikkatini başka yere vermek için, yanlarına kır düşmüş saçlarından çıplak zemine damlayan kanın sesini dinledi bir süre. Ayak sesleri duyup gözünü açtığında vızıltının yaratığın elindeki silaha benzer bir aletten geldiğini anladı. Yanılmıştı. Bu, siyahlı yaratığın daha önce sağ elinin orta parmağını kestiği elektrikli testere değildi. Göz ucuyla eline baktı, parmak falan yoktu ama hala oradaymış, hatta kıpırdatabiliyormuş gibi hissediyordu. Üstelik, bu olmayan parmak deli gibi ağrıyordu. İşte bu çok sinir bozucuydu.

Siyah yaratık dikkatlice eğilip vızıldayan aleti yüzüne yaklaştırdı. İçgüdüsel olarak geri çekilmeye yeltendi ama ellerinden ve ayaklarından zincirlendiği sandalyenin bir de başlık kısmı olduğunu unutmuştu. Başı demir bir mengene içindeydi. Ağzından yaralı bir hayvanınkine benzer bir inilti çıktı. Yaratık elindeki aletle üzerine eğildi ve aleti alnına dayayarak yazı yazar gibi hareketlerle oynatmaya başladı. Rahatladı. Dövme yapıyordu. Bir an ne yazdığını merak edip hissetmeye çalışsa da sonra vazgeçip gözlerini kapattı. Artık gerçeği anlamış, hatta hiçbir şüphesi kalmamıştı. Katil son mesajını yazıyordu ve onu birazdan burada, bu karanlık ve izbe bodrumda öldürecekti.

Polisiye Hikaye Oku Dövmeci Katil 1

Vızıltı kesildikten beş-on saniye sonra yaratık tüm gücüyle sustalıyı kurbanının kalbine sapladı. Kurbanın son gördüğü yaratığın kar maskesinden parıldayan gece kadar siyah gözleriydi.

Sonra her yer aniden karardı…

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 2

İstiklal Caddesi’nin ara sokaklarından birindeki izbe bir Rock barda beşinci birasını devirerek 28. doğum gününü tek başına sessiz sedasız kutlayan özel dedektif Ateş Karal, çalan cep telefonunu yedinci kez duymazdan geldi. Telefonlardan, bilgisayarlardan, en çok da bilgisayarlı telefonlardan nefret ederdi. Onunki eski model hurda bir şeydi zaten ama yine de çok zorda kalmadıkça kullanmaz, hatta şimdi yaptığı gibi çalınca açmazdı bile. Telefonun küçük mavi ekranındaki numaraya kaşlarını çatarak baktı ve telefonu tekrar umursamazca cebine attı.

Rehberinde sadece üç kişi kayıtlıydı ve yalnızca onların telefonunu ikiletmeden açardı. Ece’nin, Bora’nın ve Yaprak’ın. Yani yaklaşık altı yıl önce kurduğu Ateş Detektiflik Bürosu’nda tam zamanlı olarak, gece gündüz demeden deli gibi çalışan, en gizli sırları anında ortaya çıkaran, kimsenin varlığını bile bilmediği delillere hiç zorlanmadan ulaşan ve sonunda da ülkenin en tecrübeli dedektiflerinin bile çözemediği suçları kısa sürede çözen üç meslektaşının.

Bardaktaki son yudumu da kafasına dikip ayağa kalktı, eski, yıpranmış deri ceketini giyerek barın üstüne para bıraktı ve karşıdaki boş binanın önüne park ettiği Harley’ine binerek gürültüyle uzaklaştı. Büroya vardığında tekrar ısrarla çalmaya başlayan telefonu uzun ve usturuplu bir küfrün ardından açtı.

‘Ateş.’

‘Çok hoşuna gideceğini düşündüğüm bir dava var.’ Yaşlı, yorgun ama yaramaz bir adamın sesiydi bu. Ateş bu sesi tanıyordu. Eskiden, cinayet masasındayken birlikte çalışırlardı. Her devrin adamı Komiser Nihat’ın paragöz, çıkarcı ve fırsatçı sesiydi. Büro kurulduktan sonra da Ateş’e birkaç dava vermişti. Tabii işlerine burnunu sokmamayı ve ücretini peşin ödemeyi baştan kabul ederek.

Karşılığında da Büro’dan ağızlarını sıkı tutma sözü almıştı ki böylece amirlerine ve basına cinayetleri kendi çözmüş gibi gösterebilecekti. Kabul etmişlerdi çünkü iyi ve sağlam davalardı ve zaten Büro’nun da ünlü olmak gibi bir derdi yoktu.

‘Neymiş?’ diye sordu Ateş kısaca. Lafı uzatmaktan hoşlanmaz, bu tarz girişlere ve saçmalıklara uzun süre katlanmakta zorlanırdı.

‘Seri cinayet. Bu sabah üçüncü kurbanı bulduk ve elimizde en ufak bir delil bile yok.’

‘Beceriksizlik. Her katil delil bırakır.’ dedi Ateş alaycı bir sesle ve sordu. ‘Aynı katil olduğundan nasıl bu kadar eminsiniz?’

‘Maillerine bak.’

Ofisine girip söylenerek mailini açtı ve Komiser Nihat’ın gönderdiği üç resmin çıktısını aldı. Masaya hepsini yan yana dizince birden gözleri parladı. Her üç resimde de yüzleri tanınmayacak kadar dağılmış, vücutlarında kurumuş kanlarla çırılçıplak yerde yatan üç adam vardı. Adamların üçünün de orta parmağı kesilmiş olan sağ elleri kalplerinin üzerindeydi. En ilginci ise adamların alınlarındaki büyük, koyu dövmelerdi. V27, K14 ve Ş8. Gülümsedi. İşte Ateş Karal mükemmel dava diye buna derdi.

‘İlginç.’ dedi Ateş telefonda sabırla bekleyen Komiser Nihat’a.

‘Dahası var.’ dedi Komiser Nihat memnun bir şekilde. Ateş’in ilgisini çekmeyi başardığı için kendiyle gurur duyuyor olmalıydı. ‘Katil bizimle dalga geçiyor. Her cinayetten sonra cinayet masasına bir zarf geliyor ve zarfın içinde de bir şifre.’

‘Çok iyi.’ dedi Ateş yeniden gülümseyerek. Hayatta en sevdiği şey böyle davalardı. Bunun yarısı, hatta çeyreği zorluktaki davaları bile seve seve kabul etmişlerdi. Bu her açıdan çok zor bir dava olacaktı. Bunun kokusunu alabiliyordu. Bu tam da Büro’ya göre bir işti.

‘Neresi iyi?’ diye sordu Komiser Nihat şaşkınlıkla. ‘Elimizde tek bir delil, tek bir tanık ya da şüpheli yok. Sanki adam görünmez. Neyse. Söyle bakalım. Davayı alıyor musun?’

‘Evet. Dosyayı hemen gönder.’deyip telefonu Komiser Nihat’ın yüzüne kapattı ve hemen Ece’yi aradı.

‘Bir saat sonra toplantı!

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 3

Cihangir’deki küçük dairesinde kahve içerek dördüncü Hercule Poirot filmini izleyen Ece, Ateş’in telefonu üzerine ilk iş olarak Bora ve Yaprak’ı arayıp haber verdi. Sonra fırlayıp televizyonu kapattı, hızla duşa girdi, çıktı, erkek gibi kestirdiği kısacık saçlarını taramaya bile gerek görmeden üzerine bir şeyler geçirip kendini sokağa attı ve yürümeye başladı. Büro evine yürüme mesafesindeydi ki zaten İstanbul’da çoğu zaman yürümek arabayla gitmekten daha kısa sürerdi.

Şu anda meraktan ölüyordu çünkü Ateş bu şekilde arayıp toplantı istiyorsa hiç şüphesiz elinde sağlam bir dava vardı. Kapının önünde duran lacivert Subaru’sunun yanından ‘Selam bebek’ diyerek geçti. Cinayetler ve arabalar en büyük iki tutkusuydu. Hatta geçen yıl Avrupa Ralli Şampiyonasının Boğaziçi ayağında 1. olmuştu. Bu onun için çok gurur verici bir andı.

Büroya vardığında herkesin Ateş’in odasındaki yuvarlak toplantı masasında olduğunu gördü. Mecbur kalmadıkça çok sevdiği karavanından çıkmayan Bora’yı bile buraya getiren davayı daha da merak ederek hemen sandalyesine oturdu.

Ateş hepsine tek tek baktı ve ‘Şu ana kadar aldığımız en ilginç davaya hazır mısınız?’ diye sorarak hepsinin önlerine birer dosya koydu, incelemeleri için birkaç dakika bekledikten sonra sakin bir sesle anlatmaya başladı.

‘Elinizdeki rapor polis raporu. Bir seri katille karşı karşıyayız. Hem de oldukça zeki ve disiplinli bir katille. Çünkü ne cesetlerde ne de bulundukları yerlerde en ufak bir delil, DNA, parmak izi var. Ayrıca sorgulanacak tanık ve şüpheli de yok. Cesetlerin hepsi çocuk parklarında bulunmuş; ilki Beşiktaş’ta, ikincisi Sarıyer’de, sonuncusu da burada, Beyoğlu’nda.’

‘Cinayetlerin cesetlerin bulundukları yerlerde işlenmediklerini düşünüyorum.’ dedi Yaprak gözlerini kısarak. ‘Çünkü hiçbir suç mahalli bu kadar temiz olamaz. Cinayetler başka yerde işlenip cesetler bu parklara atılmış. Demek ki buralar katilin güvenli bölgesi. Buraları iyi biliyor ve kendini buralarda güvende hissediyor. Büyük ihtimal buralarda yaşıyor.’

‘Ayrıca katil için bu çocuk parklarının bir önemi olmalı.’diye söze girdi Ece. İstanbul’da tonlarca yer varken cesetleri neden buralara atmayı seçmiş? Katilin bize bir mesajı var.’

‘Hem de çok güçlü bir mesaj.’ dedi Ateş eliyle kurbanların alnındaki dövmeleri işaret ederken. Hepsi önlerindeki dosyalara eğildiler. İlk kurbanda Ş8, ikincisinde V27 ve sonuncusunda da K14 dövmesi vardı.

‘Ayrıca bir de her cinayetten sonra polise gönderilen zarflar var.’ diye devam etti Ateş. ‘Bu zarflarda da herhangi bir DNA, parmak izi, delil ve tanık yok. Sadece rakamlar var. Sırasıyla 15-2-22-7 ve 19-18-26-18 ve son olarak da 2-16-25-12-18-6-2 yazıyor. Bu konuda fikri olan?’ Yaprak ve Ece birbirlerine bakıp başlarını sallayarak ‘hayır’ anlamında omuz silktiler. Odaya bir sessizlik çöktü.

Bir süre sonra ‘Benim var’ dedi Bora soğukkanlı bir sesle.

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 4

Bütün başlar merakla Bora’ya döndü. Bora sıkıntıyla önüne baktı çünkü konuşmayı hiç sevmezdi ve konuşuyorsa gerçekten söyleyecek bir şeyi var demekti.

’81′ dedi sadece ve sustu. Kimse bir şey anlamamıştı. Ateş ona bir tahta kalemi uzatarak ‘Açıklarsan işimiz kolaylaşır.’ dedi cesaretlendirmeye çalışan bir ses tonuyla.

Bora köşede duran ayaklı beyaz tahtaya gitti. ‘Bu katil sandığımız kadar zeki değil çünkü şifre çok eski ve çok basit. Her sayı bir harfe denk geliyor. A harfini 1, Z’yi de 29 olarak düşünürsek şifrelerdeki sayılara göre…’ diyerek harfleri tahtaya yazdı.

LBSF. ÖOÜO. BMVİOEB.

‘İyi ama hala anlamsız’ dedi Ece kafası karışık bir halde. Bora sabırla açıklamaya koyuldu. ‘Her harfin kendinden bir önceki harfini alırsak…’

‘KARE ONUN ALTINDA’ kelimeleri çıkar’ dedi Yaprak hayranlıkla. ‘Ama ben hala burada 81 göremiyorum.’

’81…’ dedi Ateş gözlerini kısarak. ‘ONUN ALTINDA, yani on sayısının altında dokuz vardır. Elimizde ‘KARE dokuz’ kelimeleri kalır. Dokuzun karesi 81.’

‘Sen bir dahisin Bora’ dedi Ece gözlerini kocaman açarak. Bunun üzerine Bora kızarmış yanaklarıyla önüne bakarak yerine oturdu.

‘Güzel ama bu 81 de neyin nesi?’ diye sordu Yaprak. ‘Katil niye bize bir sayı veriyor? Yeni bir şifre mi?’

‘Bu bir şifre, haritada bir yer, bir giriş kodu, bir adres, bir telefon numarasının bir kısmı hatta bir kitap sayfası bile olabilir’ dedi Ateş başını umutsuzca sallayarak.

Herkesin aklından geçeni Ece söyledi. ’81 sayısı tek başına herhangi bir şeyi anlatmak için çok yetersiz.’ İçini çekerek endişeli bir sesle devam etti.

‘Sırada başka cinayetler var.’

Masada şimdi ölümcül bir sessizlik vardı…

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 5

İlk konuşan Ateş oldu. ‘Alınlarındaki dövmelerle ilgili bir fikrin var mı?’

‘Hayır’ dedi Bora. ‘ Bildiğim hiçbir şifreleme yöntemine benzemiyor. Biraz araştırmam lazım.’

‘Peki’ dedi Ateş. ‘Sen dövmeleri ve kurbanların hayatını araştır. Doğdukları günden bu yana attıkları her adımı bilmek istiyorum. Özellikle üçünün ortak yönlerine, ortak tanıdıklarına yoğunlaş.’

‘Kurbanların toplumca tanınan kişiler olduğunun farkındasın değil mi?’ diye sordu Ece.

‘Öyle mi?’ diye sordu Ateş. ‘İsimleri bir yerlerden tanıdık geliyor ama…’

Ece gözlerini devirerek anlatmaya koyuldu. ‘İlk kurban, alnında Ş8 yazan Haldun Hayat. İktidar partisinin milletvekillerinden. Toplumda çok saygın bir yeri var.’

‘İkinci kurban, yani V27, Faruk Mert Terzioğlu. Saygın ve tanınmış bir medya patronu. Vergi rekortmeni.’

‘Üçüncü ve son kurban, K14, Doğan Yankı ise ünlü ve güvenilir bir haberci. Yakın zamanda kendi haber programını sunmaya başladı. Kadınların gözdesi.’

‘Hmm. O zaman şu an ortalık yıkılıyor.’ dedi Ateş.

‘Hayır, yıkılmıyor’ diye cevapladı Yaprak. ‘Buraya gelmeden önce haberleri dinlemiştim. Bunların hiçbirinden bahsetmediler.’

‘İyi en azından basın tepemizde olmayacak çünkü bu yüzyılın haberi. Polis bu sefer işini iyi yapmış.’ dedi Ece rahatlayarak.

‘Bora sen çıkıp araştırmalarına başlayabilirsin’ dedi Ateş orada sıkıntıdan patlamak üzere olan Bora’ya. O da kalkıp ağır adımlarla çıktı. Ateş Yaprak’a döndü.

‘Senin görevin olay yerlerini tek tek incelemek. Katil neden buraları seçmiş? Daha sonra da Adli tıbba gidip delilleri incele, otopsileri yapan doktorla konuş ve cesetlere bir de sen bak. Komiser Nihat gerekli izinleri halletsin.’

‘Tamamdır.’ deyip hızla çıktı Yaprak.

‘Sana gelince… dedi Ateş Ece’ye gülümseyerek. ‘Sen benimle bira içmeye geliyorsun.’ Ece şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.

‘Görevin katilin psikolojik profilini çıkarmak. Bir şeyler içerken düşünebilirsin değil mi? Hadi fırla! Dosyanı kap.’

İstiklal caddesinin heyecanlı ve telaşlı kalabalığını hiç konuşmadan hızlı adımlarla geçtiler ve on beş dakika sonra Nevizade’deydiler. Birer bira söyleyip çalışmaya başladılar.

‘Elimizdeki verilerden başlayalım.’ diye önerdi Ateş.

‘Bu cesetlerde beni rahatsız eden bir şey var.’ diye kıpırdandı Ece onu duymamış gibi.

‘Alınlarındaki dövmeler, olmayan orta parmakları ve çıplak olmaları dışında mı?’ diye sordu Ateş yüzüne düşmüş saçını kulağının arkasına atarken.

‘Evet, bunların dışında!’ dedi Ece düşünceli bir sesle. ‘Cesetler tam bir pişmanlık göstergesi. Katil cesetleri rastgele atıp kaçmamış. Üçünü de özenle yatırmış, sağ ellerini kalplerinin üstüne koymuş. Bunların hepsi suçluluk duyduğunu gösterir. Katil bir zamanlar sevdiği birini defalarca öldürüyor.’

‘Çok mantıklı’ diye yorum yaptı Ateş. ‘Devam et.’

‘Bu kadar yoğun bir pişmanlık yaşayan katiller aslında yakalanmak isterler. Ama kendi istedikleri zamanda, işlerini bitirip tüm mesajlarını verdikten sonra. Bu tür katiller genelde polis kurşunuyla intihar etme eğilimindedirler. Yani aslında 81 sayısı bir adresin parçası olabilir.’

‘O zaman işini bitirmeden onu yakalamamız gerek.’ dedi Ateş.

‘Dahası var.’ dedi Ece heyecanlı bir sesle. ‘Orta parmak cinselliği simgeliyor olabilir. Orta parmaklarını keserek sembolik olarak cinselliklerini yok ediyor. En azından Freud’un böyle söyleyeceğinden eminim.’ dedi gülümseyerek ve devam etti. ‘Yani o bir zamanlar sevdiği kişinin cinsel organını kesmek istiyor aslında. Buradan da o kişinin ona tecavüz ettiği sonucunu çıkarabiliriz.’

‘Hmm’ dedi Ateş düşünceli bir şekilde başını sallayarak. ‘Bu kadar sistematik bir katil kurbanlarını rastgele seçmemiştir. Bu üç kurban da tecavüzcü olabilir. Katil bir şekilde tecavüzcüleri öldürerek ona tecavüz eden kişiden intikam alıyordur.’

Ece başını sallayarak telefona sarıldı. ‘Bora kurbanların özel hayatını, ailelerini ve tanıdıklarını çok ayrıntılı incele. Tecavüzcü olabilirler.’

‘Bu sefer çok az zamanımız var.’ dedi Ateş başını dosyadan kaldırmadan. ‘Cesetlerin bulunması arasındaki süreye bakarsak 1. ve 2. ceset arasında üç gün varken 2. ve 3. ceset arasında iki gün var. Katil gitgide ustalaşıyor ve cesareti artıyor. Bugün ya da yarın yeni bir ceset bulunacak.’

‘Ve biz hala dövmelerin anlamı çözemedik.’ dedi Ece düşünceli bir sesle…

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 6

O sırada çalan telefonla hepsi birden irkildiler. Ateş telefonu hemen açtı, başını sallayarak dinletikten sonra ‘Geliyoruz.’ dedi ve kapattı.

‘Yaprak. Son dakika haberi. Yeni ceset bulunmuş. Fındıklı parkında. Popçu Tarık Tay. Orada buluşacağız.’ Ümitsizlikle birbirlerine baktılar ve aynı anda ayağa kalktılar. ‘Artık basın tepemizde. Hepsi ünlü. Baskı korkunç olacak.’ diye başını salladı Ece.

Buldukları ilk taksiye atladılar ve Fındıklı Parkı’nın karşısında onları endişeyle bekleyen Yaprak’la buluştular. ‘Neler buldun?’ diye sordu Ateş.

‘Adli tıp raporlarını ve cesetleri inceledim, doktorla da konuştum. Ne cesetlerde, ne de gönderilen zarflarda kesinlikle hiçbir delil, parmak izi, saç örneği, DNA yok. Katil tüm vücudunu yüzü dahil tamamen kapatmış olmalı. Üç ceset de birbirinin tıpatıp aynısı. Ölüm sebepleri kalbe saplanan bıçak. Sustalıya benziyor. Parmaklar testereyle kesilmiş. Alınlarındaki dövmenin mürekkebi ucuz ve sıradan. Herkes satın alabilir. Kısacası hiçbir ipucu yok.’

‘Olay yerleri?’ diye sordu Ece?

‘Olay yerlerine gidecek zamanı bulamadım. Haberleri görünce hemen buraya geldim ama galiba bu konuda elimde bir ipucu var.’ Çantasından dosyayı çıkarıp olay yeri fotoğraflarını açtı. ‘Üç olay yerini de 360 derecelik açıdan, yani etraflarında tam bir daire çizerek düşünürsek, bir açıda üçünün de manzaraları aynı. Polis fotoğrafları çekerken bunu fark etmemiş olmalı ama katil bunu görmüş, hatta sırf yüzden bu olay yerlerini seçmiş.’

Çabucak boş bir kağıt çıkarıp çizmeye başladı ve bitirdiğinde kağıtta her iki yanında da devasa birer ağaç bulunan bir salıncak ve salıncağın arkasında, ileride bir çarpı işareti vardı.

‘İşte burası cesetlerin bulunduğu yer.’ dedi Yaprak çarpı işaretine parmağını koyarak. ‘Her üç olay yerinde de tam bu açıdan, salıncakların biraz önünden bakıldığında ceset aynı yerde kalır.’

‘Çok iyi iş çıkarmışsın.’ dedi Ateş. ‘Hadi o zaman gidip salıncakların arkasına bakalım.’

‘Tabii önce haberci ordusunu aşabilirsek’ dedi Ece karşı yolu işaret ederek…

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 7

Fındıklı Parkı’nın en ucundan sahile doğru yürüyerek olay yerine uzaktan bakan Ateş, Ece ve Yaprak, tam da Yaprak’ın az önce çizdiği manzarayı gördüler.

Salıncağın uzak da olsa iki yanında iki ağaç ve ileride, çimlerin üzerinde, bu açıdan bakıldığında salıncağın tam arkasına denk gelen bir ceset. Katil tam da onların şu an durdukları noktada durup dördüncü cesedi buraya yerleştirmeye karar vermiş olmalıydı.

‘Bu görüntüde bir park katilin çocukluğuna ait bir anı olmalı.’ diye yorum yaptı Yaprak.

‘Katil iyice sınırlarını zorluyor. Gündüz vakti buraya ceset bırakmak büyük cesaret.’ dedi Ece. ‘Mutlaka işini kolaylaştıran bir aracı olmalı.’ diye devam etti Yaprak.

‘Ya da insanların uzak durmasını sağlayan bir üniforması.’ diye ekledi Ateş.Kaldırıma ve çocuk parkının arkasındaki çimlere konuşlanmış deliler gibi fotoğraf ve video çeken, haber sunan, röportaj almaya çalışan habercilerin yarattığı keşmekeşten uzak durmaya çalışarak, sahil tarafından çocuk parkına ulaşan Ateş, Ece ve Yaprak, onları tanıyıp yanlarına koşan bir kaç haberciyi hiç yokmuşlar gibi davranarak savuşturdu. Ateş, ‘Olay Yeri Girilmez’ yazan sarı şeridin başında bekleyen polislere bu gibi günler için sakladığı eski Polis kimliğini göstererek emin adımlarla şeridi kaldırarak olay yerine girdi, Ece ve Yaprak da onu takip etti.

Komiser Nihat yanında cinayet masasından iki polisle cesedin başında dikilip sigara içiyordu. Ateş’i görünce ‘Flaş flaş flaş!’ dedi endişeli bir sesle. ‘Ünlü Popçu Tarık Tay alnında bir dövme, orta parmağı kesik olarak, kalbinden bıçaklanmış halde Fındıklı Parkı’nda ölü bulundu.’

‘Gündüz saatinde katil buraya bir ceset bırakırken hiç tanık olmadığını söyleme bana.’ dedi Ateş.

‘Var ama işe yaramaz.’ diye cevapladı Komiser Nihat bıkkın bir sesle. ‘Katil tam bir tiyatro oynamış. Görgü tanıkları, türbanlı, iri yarı bir kadının tekerlikli sandalyeyle yaşlı bir adamı ittiğini görmüşler. Ben adamın iyice saklanabilmek için kadın kılığına girdiğini düşünüyorum. Hatta inandırıcı olması için onunla konuşuyormuş. Salıncakların arkasına geldiklerinde bu ağacın altına adamı indirip yaslayarak oturtmuş. Bir şeyler söyledikten sonra gitmiş. Başta kimse bir şeyden şüphelenmemiş.’

‘Yani cesedin sağ eli kalbinde değil miymiş?’ diye sordu Ateş

‘Hayır. Bu sefer değil.’‘Gündüz olduğu için sahnesini istediği gibi kuramamış.’ diye araya girdi Yaprak. ‘Yine de olay yerinin temel öğeleri önceki cesetlerle birebir aynı.’ Komiser Nihat ona uzun bir bakış attıktan sonra ‘Evet, öyle.’ diye cevaplayıp yeni bir sigara yaktı.

‘Zarftan ne çıktı?’ diye sordu Ece. ‘Henüz zarf gelmedi.’ dedi Komiser Nihat başını sallayarak. ‘Genelde ceset bulunduktan 3-4 saat sonra geliyor.’ Sonra Ateş’e döndü. ‘Olayın içinde artık basın var. Bunun seri cinayet olduğunu henüz bilmiyorlar ama yakında öğrenirler. Baskı büyük olacak. Bu sefer elinizi çok çabuk tutmanız lazım.’

Ateş cevap vermeden cesede doğru yürüdü. Ceset üzerinde katilin dikkat çekmemek için örttüğü kalın bir battaniyeyle, ağaca tuhaf bir açıyla yaslanmış oturuyordu. Battaniyenin kenarından sarkan sağ elinin orta parmağı yoktu, kolu dirseğine kadar kurumuş kanla kaplıydı. Dudakları çektiği inanılmaz acılar sonucu gerilmiş, göz altları morarmış, yüz kemikleri sanki yerinden oynamıştı. Alnındaki dövmede F13 yazıyordu.

‘Bu işi çözmek istiyorsak şu dövmelerin anlamını mutlaka bulmalıyız.’ dedi yanına gelen Ece.

‘Katil gitgide hızlanıyor.’ dedi Ateş. ‘Mutlaka bir hata yapacak.’

‘Büro’ya dönüp yeni bir toplantı yapalım. Bora belki bir şeyler bulmuştur.’ diye önerdi o sırada yere eğilmiş cesedi incelemekte olan Yaprak.

Üçü de hiçbir şey söylemeden haberci ordusunun arasından geçtiler. Kargaşanın ve uğultunun arasından tek duydukları ‘Tarık Tay, cinayet, dövme, F13, ünlü popçu ve dövmeci katil’ kelimeleriydi.

Bu davayı her zamankinden daha hızlı çözmeleri gerekiyordu çünkü basın ona çoktan Dövmeci Katil adını vermişti bile. Adımlarını hızlandırdılar…

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 8

Buldukları ilk taksiye atlayıp Büro’ya döndüklerinde hava kararmak üzereydi. Bora’yı da arayıp çağırdılar. Ece uzun bir gece olacağını hissettiği için herkese pizza söyledi ve hepsi Ateş’in odasında, yuvarlak masadaki yerlerini aldılar.

‘Neler buldun?’ dedi Ateş Bora’ya.

‘Yaprak arayıp haber verince son kurbanı da araştırdım. Her dört kurbanında da toplumda ve çevresinde çok saygın bir yeri var. Herkesçe çok seviliyorlar. Haklarında kötü bir şey yazan ya da söyleyen yok. Kısacası kayda değer bir düşmanları yok. Banka hesapları da oldukça yüklü. Mal varlıkları çok fazla. Borçları, alacakları yok. Ufak tefek rüşvetler var ama hesaplarda ciddi bir usulsüzlüğe rastlamadım. Yani cinayetlerin sebebi bir düşmanlık ve para olamaz.’

‘Devam et.’ dedi Ece cesaret verircesine.

‘Ama herkesin kirli sırları vardır.’ diye gülümseyerek devam etti Bora. ‘Senin ‘tecavüzcü olabilirler’ telefonundan sonra internet hesaplarını biraz daha kurcaladım. Bilgisayarları banka hesapları kadar temiz değildi. Her dört kurban da gigabytelarca porno film, resim ve video indirmiş. Üstelik çoğu çocuk pornosu. Ayrıca kurbanların çocuklukları, okul yaşantıları da sorunlu görünüyor. Hiçbirinin normal davranışları yok. Çocukken taciz ya da tecavüze uğramış olma ihtimalleri yüksek.’

Sanki masaya bir bomba düşmüştü. Hepsi şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.

İlk konuşan Ece oldu. ‘İşte bu profili mükemmel şekilde tamamlar.’

‘Nasıl?’ diye sordu Ateş. Hepsi heyecanla Ece’ye baktılar.

‘Kurbanların hepsi pedofil. Yani halk arasındaki adıyla sübyancı. Katil toplumu onlardan temizlemeye çalışıyor. ‘Misyoner seri katil’ tiplemesine çok uygun. Aynı zamanda hem intikam almaya, hem de çektiği acıları başkalarını da çekmesini engellemeye çalışıyor.’

Herkes gözlerini kısarak ona bakınca Ece daha ayrıntılı bir açıklamaya girişti.

‘Daha önce elimizdeki verilerden dört sonuca ulaşmıştım. Katilin kurbanların ellerini kalbine koymasından çok sevdiği birinin yerine onları öldürmüş olması, sonradan büyük bir pişmanlık ve suçluluk duyup polise şifrelerle bulunduğu yeri anlatmaya çalışması, orta parmaklarını kesmesinden cinselliğe gönderme yapıp tecavüze uğramış olma ihtimali ve son olarak da, buradan hareketle kurbanların da tecavüzcü olma ihtimali.’

‘Oldukça mantıklı.’ diye mırıldandı Yaprak. Ece devam etti.

‘Şimdi elimde iki bulgu daha var. Yaprak’ın olay yerlerine bakış açısıyla ortaya çıkardığımız çocuk parkı ve şimdi de kurbanların internet hesapları. Bu her iki veri de az önce anlattığım dört teoriyi kanıtlar ve yeni bir sonuca yol açar: Katil kesinlikle çok sevdiği biri tarafından çocukluğunda tecavüze uğramış. Kurbanları 40-55 yaşları arasında olduğunu düşünürsek yüksek ihtimalle bu kişi babası. Kurbanları babasıyla özdeşleştiriyor. Buradan da katilin 20-35 yaşları arasında olduğu sonucunu çıkarabiliriz.’

‘Ama peki katil niye o zaman babasını öldürüp intikamını direkt almıyor? Bunca zahmet niye?’ diye herkesin aklına soruyu dile getirdi Yaprak.

Ece tam cevaplamak için ağzını açmışken aniden çalan kapının sesiyle hepsi irkildi…

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 9

‘Pizza.’ diyerek ayağa kalktı Yaprak ve alt kata indi. Bir-iki dakika sonra ise bembeyaz bir yüzle ve elinde bir zarfla yukarı çıktı.

‘Yeni şifre.’ dedi Ateş soğukkanlılıkla. ‘Olaya dahil olduğumuzu haberlerde görmüş olmalı. Polise güvenmiyor. Yerini bizim bulacağımızdan emin olduğu için bu seferki şifreyi bize gönderdi.’

‘Kendini öldürtmeye kararlı.’ dedi Ece kaşlarını çatarak.

‘Yani iki dakika önce kapımızda bir seri katil mi vardı?’ diye sordu Yaprak gözlerini kocaman açarak.

‘Orta yaşlı bir pedofil değilsen sorun yok.’ diye gülümsedi Ece. ‘Sakin ol, katilin derdi bizimle değil, babasıyla.’

Bora uzanıp zarfı Yaprak’ın elinden aldı ve açıp içindeki kağıdı çıkardı. ‘Yine önceki şifre sistemiyle göndermiş. Bu seferki kelime ‘ikinci’. 81 ve 2. Bir adres olması muhtemel.’

Sırt çantasından bir tablet bilgisayar çıkarıp araştırmaya başladı. Tekrar çalan kapı ziliyle, Yaprak belinden 45′lik Colt’unu çıkarıp eline aldı ve hızla aşağı indi. Birazdan geldiğinde elinde dört kutu pizza vardı.

On dakikalık bir yemek arasından sonra Yaprak’a dönen Ece, ‘Senin soruna gelince,’ dedi ‘katil babasını öldürmüyor çünkü babası ya ulaşamayacağı kadar uzakta ya da zaten ölmüş.’

‘Bu da bizim tetikleyicimiz, yani katilin cinayet işlemeye başlama nedeni olabilir.’ dedi Ateş gözleri parlayarak. ‘Çocukluğunda babası tarafından tecavüze uğramış olan katil, bunu zamanla bilinçaltına gömüp bir şekilde hayatına devam etmiştir. Ama bir gün babası ölünce, gömdüğü olay tekrar canlanmış, babasıyla bir iç hesaplaşmaya girişmiştir.’

‘Kesinlikle doğru. Babasından alamadığı intikamı ona çok benzeyen başkalarından alıyor.’ dedi Ece. ‘Ama buardaki soru şu. Bu kurbanları nereden buldu?’

‘Demek ki katil kurbanların yakın çevresinden biri ve bir şekilde onlardan şüpheleniyor.’

‘Bilgisayarlarla arası iyiyse benim yaptığım gibi bulmuş olabilir.’ diye söze girdi Bora. ‘Aslında bu kurbanları araştırırken onlarla ortak yönü çok olan, aynı yaşlarda birine daha rastladım. Benzer bir sosyal çevre, benzer zenginlik ve saygınlık, benzer bilgisayar dosyaları, aynı sapıklık ama adam iki hafta önce ölmüş. Ünlü iş adamı Ali Ziya Çeliker. Çeliker Holding’in sahibi.’ dedi Bora.

‘Sanırım babasını bulduk.’ diye fısıldadı Ateş heyecanla ayağa kalkarak.

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 10

‘Adamın çocuklarını araştır hemen.’ dedi Ece Bora’ya ve kalkıp kahve suyu koydu. Ateş odada ileri geri yürüyor, Yaprak da ellerini ovuşturarak pür dikkat Bora’yı izliyordu. Ece herkese kahvelerini dağıttı. Uzun bir sessizlikten sonra ‘Bir şeyler buldum.’ dedi Bora.

‘Ali Ziya Çeliker’in iki çocuğu var. Erdem Çeliker ve Sude Çeliker. Erdem Çeliker 30 yaşında. Liseyi Amerika’da okumuş ve bir daha da dönmemiş. Tüm uçuşları, ülkeye giriş çıkışları inceledim. Sahte bir pasaportu yoksa eğer, son 5 yıldır Türkiye’ye hiç giriş yapmamış. Amerika’da da hiçbir okulda ve iş yerinde kaydı yok. Baba parası yiyerek serserilik yapıyor olmalı.’

‘Ama bu işi yapan o olmalı.’ diye itiraz etti Yaprak. ‘Kadın seri katiller çok enderdir ve bir kadının bütün o kurbanları taşımaya gücünün yetmesini aklım almıyor.’ Destek bekler gibi Ece’ye baktı.

‘Haklısın düşük bir ihtimal ama imkansız değil.’ dedi Ece. ‘Çoğunlukla tecavüze uğrayan erkekler karşı tarafı cezalandırır. Kadınlar ise, eğer üstesinden gelemezlerse uyuşturucu kullanarak ya da fahişelik yaparak kendilerini cezalandırır.’ dedi Ece arkasına yaslanarak. ‘Şu Sude Çeliker’i bir dinleyelim bakalım.’

Bora kahvesinden büyük bir yudum alıp devam etti.

‘Sude Çeliker ise İstanbul’da, Arnavutköy’de anne ve babasıyla yaşıyormuş. 26 yaşında. Ekonomi bölümünü bitirmiş, babasının şirketinde çalışıyor. Başarılı ve zeki bir kız. Hatta lisede satranç şampiyonuymuş.’‘Satranç…’ dedi Yaprak gözlerini kısarak. ‘Kesinlikle…’ dedi Bora. Aynı anda aynı şeyi düşünmüşçesine birbirlerine bakıp başlarını salladılar.

‘Dövmelerin sırrı çözülmüştür.’ dedi Yaprak, Ece ve Ateş’e gülümseyerek.

‘Anlat’ dedi Ateş sabırsız bir sesle.

‘Kurbanların alınlarındaki o dövmeler satranç taşları.’ dedi Yaprak heyecanla. ‘İlk cinayet Ş8, yani Şah8. Şah’ın satranç tahtasındaki maksimum hamle sayısı 8′dir. Ne yöne olursa olsun, tek kare ilerleyebildiği için toplam 8 hamle yapabilir. Vezir 27 hamle, Kale 14 hamle ve son kurban popçu Tarık Tay’daki dövme de F13, yani Fil’in yaptığı 13 hamle.’

‘İlk kurban, şah, bir milletvekiliydi. İkincisi, vezir, bir medya patronuydu, üçüncü kurban, kale, bir tv programcısı, son kurban, yani fil de popçuydu.’ diye söze girdi Bora. ‘Katil kurbanları kendince, önem sıralarına göre güçlü taştan güçsüze doğru dizmiş.’

‘Ve bize kurbanların gizli kalmış tecavüzlerini ve pedofili eğilimlerini anlatmak için en iyi bildiği şeyi, satrancı kullanarak mesaj vermeye çalışmış. Üstüne üstlük, bu dövmelerin altında bile ‘beni bulun’ çığlığı yatıyor.’ diye tamamladı Ece üzüntülü bir sesle.

‘Pichushkin…’ diye mırıldandı Bora. Herkesin meraklı bakışlarını fark edince açıklamaya koyuldu. ‘Rus seri katil. Bir satranç tahtasını cinayet işleyerek doldurmaya çalışırken 61. cinayetinde yakalandı.’

‘Kopya cinayet mi?’ diye sordu Ateş.

‘Sanmam.’ diye cevapladı Bora kısa bir süre düşündükten sonra. ‘Benzerlik tesadüfi olmalı. Katilin pişmanlığı, suçluluğu ve yakalanma arzusu çok yoğun. O kadar sabredemez. Taşları tamamlayınca bitecek.’

O zaman işleyeceği iki cinayet daha var.’ dedi Ateş. ‘A8 ve P1, at ve piyon.’

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 11

‘Hemen adresini bul, Bora.’ dedi Ece. ‘Şu an elinde bir kurban olabilir.’Bora ‘Adresin yarısını zaten zarflarda gönderdiği şifrelerle bize vermişti. 81 ve 2. Bunu Sude Çeliker’in Arnavutköy’deki adresiyle karşılaştırırsak… tutmuyor, hiç bir şekilde uymuyor.’ dedi. ‘Şaşırtıcı değil.’ diye devam etti bir süre sonra. ‘Kurbanlara o kadar işkenceyi ailesinin evinde yapamaz. Mutlaka kendine ait, uzak ve ıssız bir yerde bir evi olmalı.’O sırada Ateş’in telefonu çaldı. Telefonu açtı ve ‘Dur tahmin edeyim. Kurbanın alnında A8 yazıyor.’ dedi alaycı bir sesle. Arayan Komiser Nihat’tı ve o anda telefonun diğer ucunda şok geçiriyordu. ‘Nasıl bildiğimi boş ver.’ diye devam etti Ateş. ‘Çok yaklaştık, hazırlanın. Bu gece gidip katili alacağız. Haber bekleyin.’ deyip telefonu her zaman yaptığı gibi komiserin yüzüne kapattı.

‘Cesetlerin enselerinde ne olduğunu çözemediğim küçük delikler vardı.’ dedi Yaprak aniden, Ece’ye dönerek. ‘Katil kurbanlarını elektrik tabancasıyla kaçırıyor olmalı. Taşımak için de tekerlekli sandalye kullanıyor. Ayrıca Tarık Tay cinayetinde tanıklar iri-yarı bir kadının tekerlekli bir sandalyeyi ittiğini gördüklerini söylemişler. Biz katilin kadın kılığına girdiğini varsaymıştık ama yanılmışız. Katil güçlü kuvvetli bir kadınmış. Sude Çeliker kesinlikle baş şüphelimiz.’

‘Haklısın.’ diye onayladı Ece bir gözü Bora’da.

‘Belgrad Ormanı’na gidiyorsunuz.’ dedi Bora bir iki dakika sonra. ‘Sude Çeliker babasının ölümünden 1 hafta sonra Bahçeköy’de 81 numaralı sokakta 2 no’lu apartmanın bodrum katını satın almış. Bundan sonraki iki cinayetin zarfta gelen şifreleri büyük ihtimalle bu bodrumu anlatan ‘eksi bir’ gibi bir şeyler olacaktı.’

Parmağını bilgisayarın üzerinde oynatıp devam etti. ‘Kredi kartlarında mobilya ya da beyaz eşya gibi bir harcama yok. Yani burası yaşamak için değil, öldürmek için satın alınmış. İşte size kesik parmakları bulabileceğiniz gerçek bir olay yeri.’

‘Ece hazırlan. Gidiyoruz.’ diye ayağa kalktı Ateş. ‘Belki elindeki kurbanı ölmeden kurtarırız.’ İkisi de silahlarını kontrol edip, kurşun-geçirmez yeleklerini giydiler ve endişeli gözlerle onları izleyen Yaprak ve Bora’yı geride bırakıp koşar adım çıktılar…

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 12

Odakule’ye doğru sessizce ve hızlı adımlarla yürürken Ateş Komiser Nihat’ı aradı ve adresi verdi. Otoparktan Ateş’in arabasını aldılar ve Ece sürücü koltuğuna oturdu, hırsla gaza bastı.

Bahçeköy 81. sokağa vardıklarında, arabayı 2. apartmanın karşısına park ettiler. İçeride elle tutulur bir gerginlik vardı. Arabadan inip karanlık kaldırımda beklemeye başladılar. Birazdan sessizce yaklaşan iki polis arabası gelip arkalarına park etti.

Komiser Nihat hemen inip yanlarına geldi. Sigarasını yere atıp ‘Başlıyoruz.’ dedi gergin bir sesle. ‘Önce ‘teslim ol’ çağrısı yapacağız.’

‘Hayır.’ diye itiraz etti Ateş. ‘Elinde kurban olabilir.’

‘Bize bir şans verirseniz içerideki kurbanı kurtarabiliriz.’ dedi Ece arabaya yaslanırken.

Komiser Nihat derin bir nefes alıp yeni bir sigara yaktı. ‘Pekala.’ dedi ikisini de süzerek. ‘Baştan beri bu olayı nasıl çözdüğünüzü anlamadım ama şu an size güvenmekten başka çarem yok. Dediğiniz gibi olsun. Baskın yapacağız.’ Hızla arkasını dönüp polis ekibinin yanına gitti.

Beş dakika sonra Ateş ve Ece, dört kişilik bir polis ekibi ile birlikte eski ve rutubetli apartmanın köhne merdivenlerini sessizce iniyorlardı. Bodrum dairesinin kapısına vardıklarında polislerden biri eğilip bir çubuk ve bir telle kapıyı çabucak açtı.

İçeriden hafif bir vızıltı ve boğuk sesler geliyordu. ‘Testere’ diye fısıldadı Ateş ve hızla küçük ve boş salonu geçip sesin geldiği odaya girdiler.

Gördükleri manzara karşısında ise kanları dondu…

Polisiye Hikaye DÖVMECİ KATİL – 13

Bomboş odanın tam ortasında, tavandan sarkan sarı ışığın altında, orta yaşlı, elleri ve ayakları zincirlenmiş, başı demir bir mengene içinde, ağzı bantlanmış, çırılçıplak, yarı baygın bir adam demir bir sandalyeye yığılmış halde oturuyordu.

Önünde, elinde elektrikli, kırmızı bir testereyle, şaşkın ve yıkılmış gözlerle, çok uzun boylu, iri yarı, kar maskeli simsiyah bir figür tehditkar bir tavırla dikiliyordu.

Ece silahını yerine sokup ellerini kaldırarak bir adım öne çıktı.

‘Olanlar senin suçun değildi Sude.’ dedi yumuşacık bir sesle. ‘Sen küçücük bir çocuktun. Engelleyemezdin.’

Bir an katilin bakışları yumuşadı ama sonra aniden bir adım geri çekilerek elektrikli testereyi kaldırıp kendi boğazına dayadı. ‘Geri çekilmezseniz üstünüzden benim kanımı temizlemek zorunda kalırsınız.’ dedi soğukkanlılıkla.

Ece sakince gülümseyerek ‘Bu hiçbir şeyi çözmez.’ dedi. ‘Ne yaparsan yap, tüm dünyayı da yok etsen geçmişini değiştiremezsin. Kabullenip yoluna devam etmek zorundasın.’

Sude Çeliker sesini çıkarmadan ifadesiz bir yüzle Ece’ye bakıyordu. Bundan cesaret alan Ece yavaş ve küçük bir adım atarak devam etti.

‘Evet, onlar tecavüzcü ve sübyancıydı. Belki ölmeyi hak ediyorlardı ama kendini bir de bu yükün altına sokmaya değer miydi? Sen özünde yumuşak kalpli bir insansın. Pişmanlık ve suçluluk duyduğunu biliyorum. Hadi şimdi, o testereyi bırak ve en azından bu hataya bir son ver.’

Sude elindeki testereyi Ece’nin gözlerinin içine bakarak yere attı, maskesini başından sıyırıp attı ve diz çöküp yere, kurumuş kanların üzerine kapandı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Simsiyah, zuzun saçları yerdeki kan gölcüğünde yüzüyordu.

Hemen koşan polislerden ikisi kurbanı çözmeye, ikisi de Sude’yi kaldırıp kelepçelemeye koyuldu.

Ece duvara yaslanıp derin bir oh çekti. ‘İyi işti.’ dedi Ateş. Ece sadece başını sallamakla yetindi. Odadan çıkarken gözleri karşı duvara takıldı. Ahşap bir rafta, ikisi boş altı kavanoz vardı. Geri kalan dört kavanozda ise bulanık bir sıvının içinde yüzen parmaklar…

Ertesi gün Ateş, Ece, Bora ve Yaprak Nevizade’de rakı-balık eşliğinde çene çalarken ve Ateş çalan telefonunu yedinci kez duymazdan gelirken; tüm gazeteler, televizyonlar, sosyal medya ve sokaktan geçen insanlar hararetle kadın bir seri katilden bahsediyordu…

– Son –

Yazar:

Kara Şapka

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum