Agatha Christie'nin En Zehirli Beş Romanı

Agatha Christie’nin En Zehirli Beş Romanı

Polisiye Kitaplarda Zehirle İşlenen Cinayetler

Agatha Christie Ve Zehirler

Agatha Christie, Birinci Dünya Savaşı yıllarında hemşire olarak askeri bir eczanede çalıştı. Denebilir ki, yazdığı romanların temelini oluşturan ilk adli tıp bilgilerinin kaynağı bu hemşirelik yıllarına dayanır.

O yıllarda  yapay ilaç üretimi henüz gelişmiş değildi.İlaçlar çoğunlukla, neredeyse, insanlığın ilk çağlarından beri bildiği şifalı otlardan, zehirli bitki ve çiçeklerden, hayvanlardaki yağ ve enzimlerden, minerallerden üretiliyordu.

Eczacılık da sadece reçeteye bakıp doktorun yazdığı ilaçları dolaptan çıkarıp hastalara vermekten ibaret değildi.Bugün sadece bazı cilt merhemleri için yapılan bu iş, 20. yüzyılın başlarında, eczacıların neredeyse yaptıkları işin tamamıydı. Eczanelerde hazır ilaçlar değil, onları oluşturan bitki ve hayvanlardan alınarak az çok yarı mamul haline getirilmiş hammaddeler kullanılırdı.

Dolayısıyla eczacılık,  şifalı otlar ve mineraller konusunda da bilgi sahibi olunmasını gerektiren bir faaliyet alanıydı. Söz konusu ot ve minerallerin bazılarının ise, tıp diliyle söylersek, çok ciddi toksik (zehir) etkileri bulunuyordu. İlaçlar, sadece insan sağlığını değil, zararlı bitki ve hayvanların yok edilmesini sağladığından, zehirli mineral ve otların, bu özellikleri dolayısıyla ayrı bir kullanım alanları vardı.

Agatha Christie’nin eczacılık üzerine pratiği, böyle bir dönemde gerçekleşti.  Birinci Dünya Savaşı yıllarında gönüllü hemşire olarak çalışması, ona tıp bilgisinin yanı sıra, ilaçların etkileri ve yan etkileri konusunda da tecrübe edinmesini sağladı.

Zehirler, zararlı hayvanları ortadan kaldırmanın yanı sıra, cinayet aracı olarak da kullanılıyorlardı. Baldıran, yüksük otu, güzel avrat otu, mantar gibi çok bilinenlerin yanında hayvanlardan ve minerallerden elde edilenleri de vardı bunların. Özellikle Arsenik, en çok tercih edilenlerin başında geliyordu. İngiltere’de zengin ve yaşlı akrabaları öldürmek için o kadar yaygın bir biçimde kullanılmaya başlanmıştı ki, bir ara adı miras tozu diye anılır olmuştu. Bu olgu, zamanla edebiyata da yansıdı. Romeo ve Jülyet’den günümüze kadar pek çok edebi eserde zehir, cinayet ve intihar arac olarak kullanıldı. Kuşkusuz en yaygın kullanım alanı ise Polisiye edebiyatta kendisini gösterdi.

Agatha Christie Kitaplarında Zehir

Zehirle işlenen cinayetler, polisiye edebiyatın en gözde temalarından biridir. Bunların en güzellerini yazanın Agatha Christie olduğunu söylemek ise hiç de abartı sayılmaz. Gerçekten o, sayısız romanında cinayet aracı olarak zehirlere başvurmuş, geride seksenden fazla kurban bırakmıştır. Zehirlere olan bu merakını da kimseden gizlemez. Zehirin zarif ve çekici bir cinayet aracı olduğunu söyler Christie, daha ilk romanında (The Mysterious Affair Styles) zehiri gelip baş köşeye oturtmuştur. Aslında bu romanı 1916 yılında, yani Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği bir sırada yazıp bitirmişti. Basılması ise dört yıl sonra, 1920’de oldu. Romanı yazdığı süreç, ilaçlarla ve zehirlerle dört bir yanının çevrili olduğu döneme rast geliyor.

En İyi Beş Zehirli Polisiye Roman Nasıl Seçildi?

Agatha Christie‘nin en zehirli beş romanını seçerken şu kriterleri göz önüne aldık. Öncelikle, zehiri temin etmek kolay olmamalıydı. Yani,  katil, zehiri elde ederken bir riske girmeliydi. Ama aynı zamanda bu riski bertaraf edecek şekilde, eylemini kamufle edebilmeliydi. İkinci olarak, zehir, katilin kullanabileceği tek araç olmalıydı. Tabanca, bıçak, araba kazası vs. gibi alternatiflerin, ya koşullar sebebiyle ya da cinayet planının kurgusu yüzünden kullanılması imkansız ya da çok zor olmalıydı. Üçüncüsü, cinayetin zehirle ve ne biçimde işlendiğine dair ipuçları eksiksiz verilmiş olmalıydı. Ve nihayet son kriterimiz de şuydu: Cinayetten sonraki atmosferin yazar tarfından etkileyici bir dille anlatılması.

Agatha Christie’nin en zehirli beş romanı:

Polisiye Kitap: Ölüm Sessiz Geldi / Mysterious Affair at Styles: 
ölüm sessiz geldiHercule Poirot’nun ilk macerası olan bu romanda, Styles Konağındaki bir cinayet anlatılır. Agatha Christie’nin üslubu, tekniği ve polisiye roman anlayışı üzerine önemli ipuçları veren bu eserde aynı zamanda Poirot’yu da yakından tanıma fırsatını buluruz. Kitapta Christie’nin daha sonra yazacağı bütün romanlarında kullanacağı bütün temalar boy gösterir. Ayrıca bu kitap, ünlü yazarın romanlarında gerçeği gösterdiği halde bizim onu neden göremediğimiz sorusuna cevap oacak tipik bir örnektir.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, cepheden yaralı dönen Yüzbaşı Arthur Hastings, arkadaşı John Cavendish’in Essex’deki aile konağına gelir. Kalabalık konakta çok geçmeden bir cinayet işlenir. Yüzbaşı Hastings, o sırada yakınlarda bir yerde kalan eski dostu Hercule Poirot’dan olayı aydınlatmasını ister. Poirot, bu işi seve seve üstlenecektir doğal olarak.

Polisiye Kitap: Beş Küçük Domuz / Five Little Pigs:

Beş küçük domuzChristie’nin bence en başarılı romanlarından biri. Yıllar önce işlenmiş bir cinayetin yeniden soruşturulmasını anlatan hikaye oldukça dokunaklıdır. Poirot, olaya tanık olan beş kişiyi sorguya çekerek, yıllar önce yaşanmış olan trajediyi adeta yeniden kurgular. Fiziksel ve psikolojik bütün ip uçlarının cömertçe verildiği romanda gene beklenmedik, görkemli bir finalle karşılaşırız.

Poirot, olayın çözümünü anlatırken, nasıl olup da gerçeği göremediğimize şaşmamamız imkansızdır. Bazı romanlarında olduğu gibi, bu romanında da Agatha Christie çocuk şarkılarından yararlanmıştır. Burada kullandığı şarkı romana  aynı zamanda adını veren Five Little Piggy/Beş Küçük Domuzcuk‘tur.

Ölüden Gelen Mektup/ Dumb Witness: 

ölüden mektup varRomanda anlatıcı gene Arthur Hastings’dir. İlk baskısı 197’de yapılan roman, daha sonra farklı adlarla da yayınlanmıştır.

Agatha Christie, 1975’de basılan, ama 1930’larda yazdığı iddia edilen Curtain/Ve Perde İndi hariç tutulursa, yazarlık hayatının geriye kalan yaklaşık kırk yıllık dönemi boyunca, bir daha Arthur Hastings’e kitaplarında yer vermedi. Bu bakımdan, bu roman, ünlü ikilinin son romanı  olma özelliğini de taşımaktadır.

Hikayede, gene tipik bir İngiliz sayfiyesinde yaşayan, zengin ve yaşlı bir hanım kronik ciğer iltihabından vefat eder. Dikkati çekecek, kuşku duyulacak bir durum yoktur. Ama, kadın ölümünden kısa bir süre önce Poirot’ya mektup göndermiş ve birinin kendisini ortadan kaldırmaya çalışmasından şüphelendiğini söylemiştir. Poirot ve Hastings köye geldiklerinde kadının cenazesi ile karşılaşırlar. Katil elini epeyce hızlı tutmuştur.

Roman, kurgudaki bazı zorlamalar yüzünden inandırıcılığını kaybetse de, gerilim ve mantık oyunları bakımından mükemmeldir. Agatha Christie’nin, okuyucunun bakış açısını başka yöne kaydırma yöntemleri ise şapka çıkarılacak düzeydedir. Zehirle ilgili ipuçları olağanüstü başarılı bir biçimde verilmiştir.

Polisiye Kitap: Şampanyadaki Zehir/ Sparking Cyanide:

şampanyadaki zehir

Zengin ama mutsuz bir kadın, ünlü bir restoranda verilen bir ziyafet sırasında zehirlenerek ölür. Siyanür, masadaki şampanya kadehine konmuştur. Olayın bir intihar olduğu sanılır. Ancak kadının kocası bu durumu kabullenmez ve karısının ölümünün birinci yılında, aynı restoranda gene bir ziyafet düzenler. Geçen yılki bütün davetliler gene çağırılmıştır. Ve gene masadaki konuklardan biri aynen geçen yıl olduğu gibi zehirlenerek ölür.

Bu ilginç polisiye roman ilk kez 1947 yılında ve Remebered Death adıyla yayınlanır. Detektif pozisyonundaki kişi Albay Race‘dir. Agatha Christie, bu romanını, daha önce yazdığı Yellow Iris adlı kısa öyküsünden esinlenerek kaleme almıştır.

Polisiye Kitap: Koltuktaki Ölü / Sad Cypress:

Agatha Christie’nin en güzel romanlarından biridir Sad Cypress. Oldukça dramatik
bir öyküye sahiptir.koltuktaki ölüİngiliz kırsalındaki zengin ama ağır hasta bir kadının aniden ölüvermesiyle başlayan olaylar, onun başkaları tarafından büyütülen gayri meşru kızının bir cinayete kurban gitmesiyle zirveye tırmanır. Cinayetle suçlanan kişi, yaşlı kadının yeğeni Elinor Carlisle suçsuz olduğunu iddia etmesine rağmen tutuklanır. Old Bailey’deki mahkeme, her gün biraz daha Elinor’u idam sehpasına yaklaştırırken, kurtuluşu için tek bir ümidi kalmıştır: Hercule Poirot.
Poirot, bu macerada tek başınadır ve fazla da ortalıkta görünmez.

Roman 1940 yılında basılmıştır ilk kez. Adı, Shakespeare’in 12. Gece isimli komedisinden alınmıştır. Kullanılan zehir bu kez Morfin’dir. Zehirle ilgili bilgiler çok nettir ve tam okuyucunun anlayacağı biçimdedir.Polisiye Roman, geniş karakter tahlilleriyle dikkati çeker. Bu da onun edebi değerinin bir hayli yüksek olmasına yol açar. Öykü, baştan sona büyük bir merak duygusu yaşatır okuyucuya. Gerilim dozu bir hayli yüksektir. Kitabın önemli bir diğer özelliği ise, Agatha Christie’nin ilk mahkeme/duruşma romanı olmasıdır. Romanda, mahkeme sorgulamaları önemli bir yer işgal eder. Çapraz dorgulamaların yapıldığı bu bölümler oldukça akıcı ve heyecan vericidir.

Son bir notumuz da şu olacak. Romanın adı, Shakespeare ile ilgilidir demiştik. Türkçesi, Hüzünlü Selvi‘dir. Romanı Türkçe basan yayınevi, bu güzel adı kullanmayıp onun yerine uzun yıllar Koltuktaki Ölü gibi anlamsız bir başlığı kullanmayı tercih etmiştir. Son yıllarda ise değişikliğe gidilmiş ve Esrarengiz Sanık adı yeni baskılarda yer almıştır. Bütün bu Türkçe adların ve kullanılan kapak fotoğraflarının içerikle hiçbir ilgisi yoktur.

Yazar:

Gencoy Sümer
Gencoy Sümer: Zonguldak doğumlu olan Gencoy Sümer, Kabataş Lisesi’ni ve İstanbul Teknik Üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde master ve doktora yaptı. Polisiye Durumlar sitesini kurdu. Halen yayınlanmakta olan Dedektif adlı polisiye e-dergiyi çıkardı. Hem bu dergide hem de Polisiye Durumlar’da birçok öykü ve makalesi yer aldı. İlk romanı Feneryolu Cinayetleri 2017’de yayınlandı ve 2019’da ikinci, 2020’de üçüncü baskısını yaptı. 2019’da yayınlanan Aile Sırrı ve Göl Kıyısındaki Ev adlı kitapları da olan yazar İngiltere’de yaşıyor.

Yorum yaparken lütfen hikaye ya da filmlerin konusunu açık etmeyin ki her okuyan sizle aynı zevki alabilsin ;)

yorum